Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Hilmi Özkök biliyordu

Balyoz davasını, "sahte CD" iddiasını tekrarlayarak, Yargıtay kararından sonra da hâlâ mesnetsiz kılmaya gayret edenler var. Oysa Yargıtay'ın, 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin değerlendirmesine iştirak ederek, "güncelleme" savına katıldığı anlaşılıyor. 2007 tarihli "Calibri font"un, 2003'te son kaydı yapılan CD'lerde kullanıldığı iddiasının üzerinde durmaması da, sonradan yapılan font değişikliğinin geçmişteki yazılımı etkileyeceği yönündeki raporlara inandığını gösteriyor.
Bakıyorum da bir kısım gazeteci, sanki dosyanın tümüne hâkimmiş gibi, sadece avukatları dinleyerek, "Benzer suçlar isnat edilen kişilerin bazıları beraat ederken, neden aynı durumda olanlar mahkûm edildi?" diye hesap soruyor. İsnat edilen suçun aynı olduğunu, farklı delillerle desteklenmediğini bir gazeteci tam olarak değerlendirebilir mi?
"Herkes ettiğini buldu" demek de mümkün değil, cezaya çarptırılan bir kişinin tamamen suçsuz olduğunu ileri sürmek de. Bunu ancak, dosyaya hâkim olan yargıç ya da avukatlar bilebilir.

***

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün açıklamaları ilginç. Bir soru üzerine Özkök şöyle diyor: "Çok üzgünüm, özellikle de genç çocuklar için. Tabii diğerleri için de" diyerek cümlesini tamamlıyor ama, bu davada, daha ziyade düşük rütbeli subayların haksızlığa uğradığına inandığını da belli ediyor.
Özkök'ün açıklamaları, 5-7 Mart 2003'teki Harp Oyunu'nun rutin bir işlem olmadığını da ortaya koyuyor. Zaten Ergenekon davasında ifadesine başvurulurken, Balyoz'la ilgili olarak da konuşmuş, "En tehlikeli senaryo, amacını aşkın şekilde, siyasi kişiler ve siyasi olaylar gerçekmiş gibi oynanmış. Ben de Kara Kuvvetleri Komutanı'na incelettim" demişti. Balyoz davasında ifade verseydi, sorular derinleşebilir, daha çok ayrıntıya girilirdi. Bu da herhalde Balyozcuların lehine olmazdı.
Eğer hiçbir darbe amacı güdülmüyorsa, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın muhalefetine rağmen, niçin rutin dışına çıkan bir Harp Oyunu oynanmıştır ve kişiler ismen hedef alınmıştır? "Dijital veriler sahte" diyenlerin bu sorulara da cevap vermesi gerekmez mi? İkinci cevap vermeleri icap eden konu, aynı sahte veriler, nasıl Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarata Karşı Koyma biriminin parkesinin altından ve Eskişehir'deki Hakan Büyük'ün evinden çıktı?
Ben de emir-komuta zinciri içinde hareket eden düşük rütbeli askerlerin durumuna üzülüyorum. Kazanı Çetin Doğan kaynattı; genç subaylar da yandı. Eğer Doğan, her şeyi reddetmek yerine, bu girişimleri kısmen kabul edip, onların haberdar olmadığını savunsaydı, karar, farklı tecelli ederdi. Şimdi hep birlikte okkanın altına gittiler. Bence Hilmi Özkök, "Özellikle gençlere üzülüyorum" derken, bu duruma işaret ediyordu.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA