Anayasa Mahkemesi'nin Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal hakkında verdiği karar birkaç başlıkta incelenmeli:
1) Tutukluluk hali makul süreyi aştığı için hak ihlâli gerçekleşmiştir.
2) Tutuklanmayı haklı gösterecek somut olay, olgu ve bilgi mevcuttur.
3) Adil yargılanma hakkı ve ifade hürriyetinin ihlâl edildiği iddiaları -dava temyizde olduğu için ve başvuru yolları tüketilmediği gerekçesiyle- reddedilmiştir.
4) Temsil hakkı ihlâl edilmiştir.
***
Anayasa Mahkemesi'nin kararı, esasa değil, görüldüğü gibi usule ilişkindir ve daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği karara uygundur. 2012'de, bazı Ergenekon ve Balyoz sanıkları (Tuncay Özkan, Mehmet Haberal, Levent Bektaş, Levent Göktaş, Çetin Doğan, Cem Aziz Çakmak) AİHM'ye başvurmuştu. Mahkeme, onların tutuklanmalarını ve tutuklu yargılanmalarını haklı görmüştü. Tutuklama kararının yasaya uygun olduğunu, somut delil, kabul edilebilir gerekçe ve makul şüpheye dayandığını, haklarında bu gibi iddia bulunanların tutuklu yargılanabileceklerini belirtmişti. "
Makul şüphe nedir?" konusunda ise şu açıklamayı yapmıştı: "
Başvurucunun kovuşturulmasına sebep olan suçu işlemiş olabileceği hususunda objektif bir gözlemciyi ikna edebilecek bilgilerin mevcudiyeti."
Dikkat ederseniz Anayasa Mahkemesi de, tutuklamayı haklı gösterecek somut olay, olgu ve bilginin mevcudiyetinden söz ediyor. Sadece "
uzun tutukluluk" açısından ve Balbay ile Haberal'ın seçilmiş olmalarına rağmen milletvekilliği görevinin engellenmesinden dolayı "
hak ihlâli" kararı veriyor.
Türkiye'de, uzun tutukluluğa herkes karşı çıkıyor. Ergenekon ve Balyoz davalarında tartışılan konu uzun tutukluluk değil, sanıkların haksız yere uydurma delillerle yargılandıkları hususuydu. Hem Anayasa Mahkemesi, hem de AİHM, aksine, tutuklamayı ve yargılamayı haklı gösterecek somut olay, makul şüphe, olgu ve bilgi mevcudiyetinden söz etti.