Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

Çin'e gidince dünyaya ulaşacağız

Büyük torba üretip, 27 ülkeye yılda 50 milyon doları aşan ihracat yapan Ünsa'nın patronu Selim Akdoğan, "Şimdi de Çin'e yatırım için hazırlık yapıyoruz" diyor

SİZ bu yazıyı okurken Misafir Odası'nın bu haftaki konuğu Selim Akdoğan Çin yolculuğuna çıkmış olacak. Çin olgusuna korkuyla yaklaşmayan işadamlarından bir tanesi o. 'Eyvah Çin bütün işimizi altüst edecek' deyip başını tavus kuşu misali kuma gömmemeyi tercih etmiş. Çin korkulması mı yoksa faydalanılması mı gereken bir gerçek diye yollara düşmüş. Bu üçüncü gidişi olacak ve dönüşünde verdiği sözü tutarsa son izlenimlerini de bizimle paylaşacak. Ne de olsa Akdoğan kafasına koymuş bir kere. Çin'de yatırım yapılacak. Er ya da geç. Selim Akdoğan bugüne kadar ekonomi sayfalarına değil sıkça hiç konuk olmamış. O arka planda duran ve yaptığı üretim, ihracat ve istihdamla ülkenin dibe vurmasına izin vermeyen dinamik yüzlerce gizli kahramandan biri aslında.

TSKB ORTAK OLDU
1000 kişiyi istihdam ettiği Samandıra'daki 'büyük torba' üretim tesisinde bugün 50 milyon dolarlık ihracat yapılıyor. Şirketin ismi Ünsa. Babası Almanya'da bir üniversitede görev yaptığı için üniversite eğitimini bu ülkede tamamlayan ardından da babasıyla birlikte Almanya'da çalışma hayatına kayan Akdoğan, 1987 yılında Ünsa'ya ortak olmak üzere Türkiye'ye gelmiş ve bir daha da ayrılmamış. Ünsa'nın o günlerde iki ortağı daha varmış ancak onlar sonra ayrılınca Akdoğan yoluna yalnız devam etmiş, taa ki 1990 yılında Hollanda'da temsilciliklerini yapan şirket ardından da TSKB şirkete ortak olana kadar. 'Siz mi onları ortak istediniz' şeklindeki soruma 'Hayır, onlar gelmek istedi. Önce biz de şaşırdık ama yatırım yapmak istediler. Biz de inceleyip, tamam dedik" diyor. Ünsa'nın ürettiği büyük torbalar, bizlerin öyle alışverişte falan rastlayacağı türden torbalar değil. Asıl İngilizce ismi daha fiyakalı ve teknik. Kısaca EFIBC deniyor. Özellikle ilaç, gıda ve maden sektörü bu torbaları kullanıyor. Türkiye bu sektörde yıllarca dünyada pazar liderliği yapıyor. Ta ki üç dört yıl önce Uzakdoğu yani Çin, Hindistan ve Endonezya bu sektöre yatırım yapana kadar. Bu ülkelerin yatırım yapmalarının ardından AB'nin Türkiye'den alımı yüzde 60'lardan birden yüzde 45'lere düşüyor. Dünyadaki büyük torba tüketimi fazla olmasına rağmen, Türkiye'de hala mallar ya 25 kiloluk küçük çuvallarda ya da kartonlarda taşınıyor.

* Fabrika 1987'de kurulmuş ve anında ihracata yönelmiş. Pazar bulmakta güçlük çekmediniz mi?
Daha ilk günlerdi. Bir gün satış departmanından içeri girdim ve duvara bir dünya haritası astım. Arkadaşlara 'işte pazarımız' dedim. Bugün 27 ülkeye ihracat yapıyoruz. Hollanda, Almanya, Fransa ve Amerika'da da dağıtım şirketleri kurduk. İşimiz daha kolaylaştı. Yurtdışında bulunduğunuz zaman dünyaya biraz farklı bakıyorsunuz. Hep kendimizi önce küçük görmüşüzdür. Aslında hiçbir eksik tarafımız yok. Hatta Türkler daha pratik zekalı. Ekonomik hayat öyle zig zagla dolu ki. Sürekli yeni bir şey öğreniyor insan. İyi eğitimli birisi Türkiye'deki şartlardan sonra pratik sorunları da yaşayarak, daha olgun bir işadamı oluyor. Bu olayı bir avantaj olarak dünyada kullanabiliriz.

* Nasıl kullanabiliriz?
Biz mesela şimdi Uzakdoğu'da yatırım yapmayı düşünüyoruz. Türkiye'de herkes Çin'den korkuyor. Aslında korku çözüm değil. Çin gerçeği var dünyada. Yani ben kafamı kuma gömeyim. Sonra kaldırdığım zaman ne olacak? Onun için işbirliği yapmak lazım. Dinamizmimizle, pratik zekamızla, pazarda yaşadığımız tecrübelerle bence biz Uzakdoğu'daki pek çok şirketle işbirliği yapıp başka yerlere gidebiliriz. Bugün Amerika'daki çok uluslu şirketlerin hepsi mallarını ABD'de mi üretiyor? Hayır, her yerde üretiyor.

* Şirketleriniz Çin'den etkilenmesin diye gerekli önlemlerinizi aldınız...
Ünsa'nın sektöründe kota yok. Çin zaten serbest. Ama dünyanın her tarafı bir pazar ve biz bu ülkede yatırım yapmak istiyoruz. Teknolojiyi iyi biliyoruz. Oraya gittiğimiz zaman bütün dünyaya ulaşmış olacağız. Düşünsenize Fortune 500'deki bütün şirketler Çin'de gidip yatırım yapmış. Yani şunu söylemek istiyorum. Siz 'aman Çin çok tehlikeli, bizi mahveder' dediğiniz zaman yanlış bir strateji izlemiş oluyorsunuz. O bizi mahvedeceğine biz de gidip beraber başkalarını mahvedelim. Mahvetmek zaten yanlış bir kelime. Aslında ticaret yapmak bir ürünü doğru fiyata üretip, ihtiyacı olana da doğru fiyata satmak. Alıcı da mutlu olacak, satıcı da. Çok uluslu şirketler nasıl büyümüşler? Bir ülkede doğmuşlar, sonra başka ülkelere yatırım yaparak büyümüşler.

ÇİN YATIRIMI SEVİYOR
* Çin'de yatırım yapmak, İstanbul'da yatırım yapmaktan avantajlı mı?
Çin yatırımcıya çok iyi davranıyor. Her konuda çözüm üretiyor. Biz örneğin İstanbul'da yatırım teşviği alamıyoruz. Para değil, dikkat edin gümrüksüz, KDV ödemeden makine vs. dahi getiremiyoruz. Yani buraya yatırım yapma diyor devlet. İyi ama bizim kurulu tesisimiz burada. Teşviğe ulaşabilmek için şimdi gidip Adıyaman'da üçüncü bir fabrika mı kuralım? Astarı yüzünden pahalı olur. Mevcut lokasyona bir yatırım yapılacaksa, yani ayrı bir bina yapılmadan makine yatırımı yapılacaksa, bence devlet teşvik vermeli. Ama işte vermiyor. Çin'de her şey serbest. Bedava arsa da veriyor. Her türlü teşviği de veriyor.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA