İş dünyası, acaba Portekiz'in Avrupa Birliği'ne girdiği gün 137 fabrikasının kapısına kilit vurmak zorunda kaldığını biliyor mu?
Genelleme yapmayalım ama sanayicilerin ve ticaret erbabının AB'ye uyum gereği işletmelerinde somut olarak ne yapacaklarına ilişkin konulardan bihaber olduğu herkesin malumu. Ne de olsa, 136 bin kuruluşu çatısı altında barındıran TOBB'da (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) sadece bin kuruluşun AB'ye hazırlığının tam olduğu tahmin ediliyor.
Fabrikalar kapanabilir!
Peki şimdi ne olacak? Özellikle ekonominin büyük bir kısmını oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelerin başındaki işverenler nasıl bir yol izlemeli ki o gün geldiğinde yani Türkiye Avrupalı olduğunda, işleri sekteye uğramasın. Sanayicilere önerim, önümüzdeki haftasonu yapılacak olan önemli bir kongreyi şimdiden ajandalarına not etmeleri.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) ilkini 2002 yılında gerçekleştirdiği sanayi kongresini bu yıl "Sürdürülebilir Rekabet Gücü ve Avrupa Birliği'ne Üyelik Sürecinde Türk Sanayi" başlığıyla 25-26 Kasım'da İstanbul'da yapacak. Kongre, AB yolunda sorularına cevap arayan iş dünyası için bir nebze ilaç olacak. Kongrede özellikle çevre, gıda ve yenilikçilik konuları masaya yatırılıyor. Kuşkusuz tüm sorunlar bir kongreyle giderilecek diye bir şey söylemek abartılı olur. Ancak İSO Başkanı Tanıl Küçük ve ekibini önceki akşam dinledikçe ve kongre detaylarını öğrendikçe, iş dünyası için Sanayi Kongresi'nin önemini de daha iyi anladık.
Peynirdeki bakteri oranı
Kongre programına bakınca ilgimi en çok, AB'ye uyum süreci sırasında Çekoslavakya, Macaristan ve Polonya gibi ülkelerin deneyimlerinin anlatılacağı oturumlar çekti. İSO Yönetim Kurulu Üyesi Ataman Onar'ın cümleleri de dikkat çekiciydi:
"Türkiye'nin AB'yle ilişkisi romantik bir aşk hikayesi değil. AB süreci uzun ve zorlu bir süreç. Kuralları yumuşatmak söz konusu dahi değil. Düşünün öyle bir zaman gelecek ki peynirdeki bakteri oranı tartışılmaya başlayacak. AB'nin koyduğu yüzdeye uymayanın yaşaması mümkün değil."