Türk iş dünyasının önde gelenlerinin bir müze sahibi olmak konusundaki hevesleri son dönemde arttı.
Artan sadece heves de değil, dünya standardında müze yapma yarışı başladığını söyleyebilirim. Bu konudaki ilk iddialı açıklamayı geçtiğimiz haftalarda Misafir Odası röportajında Güler Sabancı yapmıştı. Sabancı, altyapısına yaklaşık 6 milyon dolar harcadıkları Sabancı Müzesi'nin dünya standartlarına ulaştığını kendilerinin değil, odit yapan yabancı şirketlerin söylediğini anlatmıştı.
Sonra bir başka gelişme oldu. İKSV'den ayrılarak bağımsızlığını ilan etme arefesine gelen İstanbul Modern Sanat Müzesi'yle ilgili açıklamayı da Oya Eczacıbaşı yaptı ve yeni bir vakıf şemsiyesi altında, İstanbul Modern'i dünya çapında bir müze yapmayı hedeflediklerini söyledi. Koç Grubu'nda kültür ve sanat ise Ömer Koç'a emanet edildi diyebiliriz. Rahmi Koç Müzesi giderek büyüyor. Sevgi Gönül'den sonra Sadberk Hanım Müzesi ile ilgilenme işi ise hatırlanacağı gibi Ömer Koç'un oldu.
Koç geçen hafta yeni bir müze için yer aradıklarını açıkladı. Ama henüz Ömer Koç'tan varsa şayet'en iyi müze' iddiasıyla ilgili bir cümle duymadık.
Şimdi ben Kıraç Müzesi için İnan Kıraç'tan bir açıklama bekler oldum. Ne de olsa müzeciliğe İnan ve Suna Kıraç da büyük bir ciddiyetle yaklaştı.
Dünya çapında müze olma, en iyi müze olma hedefi koyanlar hem iş hayatında hem de özel hayatlarında işbirliği ve yakın dostluk içinde olan aileler. Tatlı olup olmayacağını bilemediğimiz bir müze rekabeti başlamış durumda. Ne de olsa dostluk başka, ortaklık başka, iş bambaşka!