Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Solu soldan kurtarmak

Devam eden sol tartışması yeni bir solun nasıl inşa edileceğiyle ilgili değil. Geleceği düşünmeyen, geçmişle ilgili bir hesaplaşma bugünkü. Ben onu başka bir noktaya çekmeye çalışıyorum, kendimce. Bu yazıda da gene gelen tepkiler doğrultusunda, yeni bir solun Türkiye'de kendisine bir imkân bulup bulmayacağı üstünde durayım.

***

Zor bir problem. Çünkü, tepki toplasa da yeni solun eski soldan doğmayacağını öne sürüyorum. Yeni sol, yeni dünyayı kavrayacak, bugünün koşullarını anlayacak ve onları dönüştürecek bir çerçeve içinde tanımlanmalıdır, diyorum. Fakat söylendiği kadar kolay gerçekleştirilecek bir şey değil bu. Dünyanın en parlak düşünürleri bu konulara kafa yoruyor ama pek fazla yol alınamıyor. Birçok nedeni var bunun.
Biraz basitleştirmek pahasına şu saptamayı yapayım: dünyanın yeni kurulduğu bir dönemdeyiz. Üstelik kapitalizm eski hatalarından ders almış bir sistem olarak bu defa (yarattığı bütün sorunlara rağmen) bir eliyle de bir şeyler dağıtarak ilerliyor. Sınıfsal tanımları ve pozisyonları derinden değiştiriyor. O zaman da eski solun kullandığı sert, katı, keskin söylemlere, önerme ve çözümlere denk bir model geliştirilemiyor.
***

İkincisi, Türkiye, böyle bir dönüşüme hazır mı?
Burada da karşımıza çok ciddi sorunlar çıkıyor. Nedeni eski solun hâlâ ağırlığını koruması. Üstelik bu çok ilginç bir şekilde tezahür ediyor. Çünkü eski sol geleceğe ve yeni sola, topluma karşı değil kendisine karşı ağırlığını koruyor. Biraz kapalı olan bu yargıyı açayım.
Türkiye'de bugün sol denilince iki büyük gövde düşünülüyor: eski, radikal, 'devrimci', Marksist sol ve CHP.
***
Bütün saygımla söylüyorum, eski sol, bir yandan devletin, bir yandan kendisinin baskısı altında kaldı ve yıprandı, eridi, baskılandı. Bu demografik olarak da böyle. Bırakalım 68 kuşağını, 78 kuşağı dahi bugün 60 yaşının eşiğinde ve bu insanlar hayatlarının çok uzun bir bölümünü yaşadıkları ağır tahribatı onarmakla geçirdi. Ardından çok hegemonik bir biçimde gelen Yeni Sağ söylemin doğurduğu boşluğu yaşadılar. Oradan hareketle yeni dünyayı anlayacak sorunsallar üstünde düşünemediler. (Eski Töb-Der Başkanı Gültekin Gazioğlu'yla yurt dışından döndükten sonra karşılaşmıştım. Dehşet içindeydi. Eski düzen bütünüyle bitmişti ve her şey adeta buharlaşmış, berhava olmuştu. Kendisini büyük bir boşlukta hissediyordu.)
***

İkincisi, daha da zor bir problem, çünkü CHP'yi, onun büyük günahını içeriyor.
Türkiye'nin en örgütlü siyasal makinalarından biri CHP ve kendisini çok uzun bir süre sol olarak tanıttı. Bu büyük bir ayıptı. Çünkü insanlar şimdi sol denilince, CHP'yi ve iddialarını kabul ediyor. Onu sol sanıyor. Oysa, solu, sosyal demokrasiyi hatta hatta Kemalizmi bile bir yana bırakalım, CHP 20 yıl boyunca düpedüz militarist, bürokratik, vesayetçi bir parti oldu. Toplumsal dönüştürümün sosyolojisini bile kavramakta aciz kaldı.
Şimdi değiştim falan diyor ama özü yok. Bu soldan bir değişme değil. Sınıfsal tercihler üstünden bir değişme iddiası değil. Gündelik siyasetin popülist söylemine oturan bir iddia. Kurama ve modele dayanmayan bir sol hamle olmaz. CHP'nin de Kemalizm, Cumhuriyet, Altı Ok falan diyerek bunu yapacak hali yok. Yani o da hâlâ 1970'lerin efsanesiyle ilerliyor.
***

Bu durumda sonuç nedir? Basit ve klasik bir cevap ama sihirli değnek yok bu mekanizmayı harekete geçirecek. Gene de ben iki öngörüde bulunayım. Bir, eğer eski sol iç tartışmalarını bitirip, biriktirdiği basıncı boşaltırsa ve kendi evrimini tamamlarsa, bugünkü sıkılı yumruk halinden çıkarsa; iki, eğer CHP aşılırsa böyle bir sol arayış başlayacaktır.
Yani her kanatta eski sol aşıldığında...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA