Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

İki 'ders', bir yüz ...

Geçen hafta bir doçentlik jürisinde birlikte olduğumuz Prof. Atilla Yayla'nın din dersi ve Devrim/ İnkılap Tarihi (DT) dersleri için yazdığı bir yazıyı sonradan gördüm. Ben de şu sıralarda din bilgisi (DB) dersi konusunu dilime doladığım için o yazıda öne sürülen görüşler dikkatimi çekti. Gerçi, din dersi dilimdedir ama devrim tarihi dersi de zihnimdedir. Nedeni, üniver- site eğitiminin içinde on beş yıldır yöneticilik konumunda çalışmam, bu işle haşır neşir olmam ve özellikle Sabancı Üniversitesi'nde bu dersin tasarlanması, düzenlenmesi için birinci elden çaba harcamamdır. 1995- 96'da başlayan o üniversitede ben Temel Geliştirme Programının koordinatörüydüm (direktör lafından hiç hazzetmediğim için bu sıfatı bulmuştum) ve YÖK'ün birinci yılda okunmasını şart koştuğu iki dersi, Türkçe dersiyle, diyeyim, bu DT dersini oluşturmuştuk. Oraya döneceğim. Ama önce başka bir saptama yapayım.
Atilla Hoca çok haklı ve yerinde olarak DB dersiyle DT dersinin eğitim politikası bakımından aynı olmadığını belirtiyor. DB için aşağıdan gelen bir talep var ve bu onu meşrulaştırmaktadır diyor. Aynen katılıyorum. Bu saptamayı bilmeksizin ben de pazartesi günkü yazımda neredeyse aynı sözcüklerle bu durumu işaret etmiştim. Gene Atilla Hoca DT dersinin ise bir "endoktrinasyon" dersi olduğunu yani bir dayatma içerdiğini belirtiyor. Bu da kesinlikle doğru. Devletin, belli dönemlerde resmi ideolojisini rehabilite etmek için kullandığı bir derstir bu. Sadece üniversitelerde değil, orta öğretimde de verilir. Hiçbir üniversite de o dersi değiştirmeyi göze alamaz.
Fakat yazdığım son iki yazıda DB dersinin de "devletçi" bir mantık taşıdığını öne sürdüm. Öyle. Devlet, erken dönemde laiklik adı altında bir din kontrolü sağlamak için Fransa'da olduğu gibi DB dersini kullanmaya başladı. Bu burjuvazinin ideolojisini oluşturmak için bir araçtı. Fransa'daki modelden biraz değişiklik gösteriyordu bizdeki şartlar. Çünkü orada laiklik burjuvazinin "tarihsel sıçrama ideolojisi" olarak belirmişti. Bizde ise burjuvaziye bir ideoloji yaratmanın aracıydı.
Şimdi durum Fransa'daki resme veya şablona uygun bir hale geldi. Devleti yöneten iktidar sınıfı daha dini hassasiyeti olan burjuvaziyle özdeşlik içinde bu dersi, onun talebi yönünde uyguluyor. Dersin meşruiyeti de buradan kaynaklanıyor. Ne var ki, derste serdedilen temel görüşün şu veya bu nedenle dışında kalan insanlar için gene de hegemonik bir durum ortada.
Bu bakımdan din derslerinin, daha doğrusu din eğitiminin, Başbakan Davutoğlu'nun da geçenlerde dile getirdiği korkulardan arınarak topluluklara, gruplara (community) bırakılması esastır. O kurumların denetlenmesi bu konuda yeter de artar bile.
DT dersleri ise düpedüz bir endoktrinasyon dersi olduğundan mesele onların ya tümden kaldırılmasıdır ya da bu derslerin yakın dönem (Tanzimat döneminden bugüne) tarihini analitik bir biçimde aktaracak bir müfredatla yeniden düzenlenmesidir. Yoksa "devrim tarihi"nin bu şekilde, 12 Eylül rejimi tarafından tasarlandığı şekliyle, öğrenciye aktarıldığı ikinci bir ülke daha var ama artık onun adını ben anmayayım.
İşte Sabancı Üniversitesinde belli bir grup tarihçi, siyaset bilimci hoca oturup o dersi yukarıda söylediğim anlayışla tasarladı. İlk yarıda kabaca 1839-1923 arası, ikinci dönemde de 1923-2013 (diyeyim artık) arası ele alınıyor/du. Tarih anlatısı, siyasal ve onu hazırlayan toplumsal dönüşümle bütünleştiriliyordu. O arada Türk Dili dersinin içeriği de, anlatılan dönemi kapsayan romanların okunduğu ve analitik bir şekilde ele alındığı derslere dönüştürülmüştü. Ben oradan ayrılana kadar en rağbet gören derslerdi bunlar, hâlâ öyle olduğundan kuşkum yok.
Olursa olur, yoksa iki "ders" bir yüzdür...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA