Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Seçme özgürlüğü yaşam tarzı...

Güzel. Çok güzel. Türkiye bu 'yaşam tarzı' tartışmasını 'revize etmek', yenilemek zorundaydı. Yeniledi. Belki çok müessif bir sebep bu tartışmayı doğurdu ama konunun masaya yatırılması her şeye rağmen önemli.
1990'ların ve 2000'lerin tartışması buydu. Belli bir toplumsal kesimin mağduriyeti üstünden yaşanıyordu o zaman bu tartışma ve başörtüsü hakkı üstünden ilerliyordu.
O günkü tartışma liberalleri, demokratik, özgürlükçü solu ve elbette muhafazakâr-mütedeyyin çevreleri kapsıyordu.
Daha sonra liberal kesim, sol çevreler mağdur olduklarını ilan etmeye başladılar. Kendisini Cumhuriyetçi olarak tanımlayan tabaka özellikle şikâyetçiydi yaşananlardan.
Şimdi en üst düzeyde, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, bir açıklama yapılıyor ve 'dünyadaki ve ülkemizdeki herkesin aynı hayat biçimine sahip olma mecburiyeti yoktur' deniyor. Bu cümle bence basında daha çok zikredilen 'Türkiye'de kimsenin hayat biçimi sistematik bir tehdit altında değildir' sözünden daha da önemlidir. Çünkü bu son cümle sonuçtur. İlk cümle neden ve gerekçe.
Olması gereken budur. 21. yüzyılda bu kavramları tartışmak belki üzücüdür ama unutmayalım ki, Türkiye büyük bir sosyolojik ve demografik dönüşümden geçiyor.
Bu iki unsurun kültürel dönüşümü harekete geçirmemesi olanaksız. Böyle olunca da bir toplum kesiminin diğerinin kımıldanışından huzursuzluk duymaması, Türkiye'de, öteden beri gelen hassasiyetler nedeniyle zor.
Şimdi bunun güvencesi oluşturuluyor.

***
Buradan iki sonuç çıkaralım.
Birisi, daha önce yazdığım gibi, kendi içindeki önemini bilsek de belirteyim, demokrasi o kadar da önemli değildir. Ama bu 'önemsiz' olma hali sadece bir tek hususta ve nispeten söz konusudur: liberal haklar yani özgürlükler karşısında demokrasinin varlığı veya yokluğu o derecede hayati olmaktan çıkar. Eğer bir toplum kişisel hak ve özgürlükleri, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığını sonuna kadar benimsemiş ve uyguluyorsa, rejimin adının bir önemi olabilir mi? Cevap bellidir. Demokrasi, o özgürlüklere giden yolda bir yöntem, bir mekanizma olarak önem taşır.
İkincisi ve hatta daha da önemlisi demokrasiyi de, onun olmadığı rejimleri de kapsayan temel olgudur: seçme hakkı, seçme özgürlüğü!
Nichomacean Etiği kitabında Aristoteles bir temel kavram öneriyordu: prohairesis! Sonradan Stoacılar ve Epictetus tarafından çok kullanılacak bu kavram, seçme özgürlüğü demekti, özgür irade demekti, ahlaki seçim demekti.
(Roland Barthes kavramı S/Z kitabında Fransızcaya 'proairetique' olarak ve tam anlamıyla 'özgür seçime ait' diye önerdi.
-Bu zor kitabı neredeyse yeni bir dil kurarak ve o dili bir sözlükte de toplayarak Sündüz Öztürk Kasar çok başarılı şekilde çevirmiştir Türkçeye.) Ötesini bilmem. Modern bireyin, liberal haklar, demokrasi ve onlarla ilişkili diğer olgular söz konusu olduğunda dayandığı ana kavram budur: özgürce seçme, seçme özgürlüğü, seçebilme... ve bu seçimlerinden ötürü herhangi bir ek muahezeye maruz kalmaması!
Öte yandan bugünün demokrasisi, şimdi abartılmış uygulamaları çok tartışılsa da, 'siyasal doğruluk' kavramının gündeme geldiği ve bana göre demokrasinin dördüncü (modern dünyada üçüncü) döneminde 'özgür seçim' kavramı bile fazla 'kaba' kalıyor. Bunlar demokrasinin tarih öncesi kavramları.
Şimdi demokrasi çok daha ileri bir yerde duruyor.
İyidir bu tartışmanın yapılması, gecikmişti bile!...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA