Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEREM ALKİN

Küresel rekabette ‘altyapı hamlesi’ dönemi

2 'siyah kuğu', 'Kovid- 19' küresel virüs salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı, dünyanın önde gelen 50 ekonomisi için iki önemli alanda 'kendine yetebilen ekonomi' olmanın vazgeçilmezliğini bir kez daha hatırlattı; ilki 'altyapı', ikincisi 'doğal kaynaklar'. Önümüzdeki dönemde tırmanmaya devam edecek Atlantik ile Asya-Pasifik arasındaki 'ağırlık merkezi olma' mücadelesi, ekonomik, siyasi, askeri ve bilgi başlıklarındaki güç alanları için ülkelerin güçlü bir 'altyapı' ağına sahip olmalarını gerekli kılıyor.
Konut ve bina altyapısından başlayarak, hastaneler ve okullar gibi sosyal altya unsurları, her türlü santral, iletim ve dağıtım hatları boyutunda, boru hatları dahil, enerji altyapısı, haberleşme kabloları, haberleşme kuleleri, veri merkezleri ve fiber optik ağdan oluşan dijital altyapı, tüm yerleşim birimleri ve sanayi bölgelerindeki doğalgaz, içme suyu, kanalizasyon ve elektrik altyapısından oluşan destekleyici tesisler ve tüm ulaştırma modlarını havalimanlarını ve deniz limanlarını temsil eden ulaştırma ve lojistik altyapısı dahil, ülkenin inşa edilmiş 'milli servet'inden söz ediyoruz.
Bu geniş altyapı ağına kısa bir ve orta vadede, küresel enerji rekabetinin önemli bir parçası haline gelecek elektrik depolama tesisleri ile, küresel gıda arzı güvenliğinin önemli bir parçası haline gelecek yeni nesil gıda saklama alanlarını, yeni nesil raylı sistemleri ve yer altında insan ve yük taşımacılığında kullanılacak olan tüp yollarına ekliyor olacağız. Bu ölçüde muazzam bir altyapı ağında, mega projeler ile, küresel enerji, dijital, ulaştırma ve lojistik ağında Türkiye'yi dünyanın vazgeçilmez bölgesel ve küresel ağ merkezlerinden birisi yapabilmek, bilhassa son 15 yıldır gerçekleştirilen mega projeleri aralıksız sürdürmeyi ve daha iddialarını hayata geçirmeyi gerektiriyor.
Küresel enerji arzı, küresel gıda arzı ve küresel tedarik zinciri krizleri aralıksız ana ve artçı şoklarıyla dünya ekonomisi ve küresel ticareti derinden etkilemeyi sürdürür iken, dünyanın önde gelen 50 ekonomisi, söz konusu krizlerle baş etmenin en etkili yollarınından birisinin de 'güçlü bir altyapı ağı'na sahip olunması gerektiğini bir kez daha fark ettiler. Bu nedenle, önde gelen ekonomilerin özel sektör-kamu ortaklığı ile gerçekleştirilecek (PPP) projeler başta olmak üzere, son dönemde bu alanda yeni hamleleri gündeme getirmeleri bu temel gerçeklerden kaynaklanıyor.
ABD Kongresi'nden geçen yıl geçen 1.2 trilyon dolarlık altyapı paketi, önümüzdeki 8 yıl boyunca otoyolları, köprüleri ve yolları iyileştirmek, şehir içi ulaşımı ve demiryollarını geliştirmek için 550 milyar dolarlık bir federal harcama yapılmasını hedeflemekte. Ayrıca, içme suyu, yüksek hızlı internet ve ülke genelinde elektrikli araç şarj istasyonlarının kurulması da pakette yer almakta.
Avrupa Birliği cephesinde de, Avrupa odaklı ve kendi imkanlarını seferber edecek bir uydu sistemleri altyapısı adına hamle başta olmak üzere, üye ülkeler nezdinde dijital altyapıyı geliştirmeye yönelik, enerji altyapısını geliştirmeye yönelik, bilhassa enerjide 'yeşil dönüşüm'ü desteklemeye yönelik milyarlarca euroluk destek paketleri gözlemlemekteyiz. Yine aynı şekilde, Çin ve Asya'nın 'yeni İpek Yolu' inisiyatifine karşılık, 'kuşak-yol projesi'ni dengeleyecek bir 600 milyar dolarlık altyapı fonu hamlesi, G7 ülkelerinin ortak kararı ile geçtiğimiz yaz açıklandı.
Unutmayalım, 2030 yılına kadar küresel ekonomi-politik önemli bir yeniden yapılanmadan ve yeni bir 'ağırlık merkezi' rekabetinden geçerken, 'altyapı rekabeti' bu sürecin en vazgeçilmez sacayaklarından birisi olacak. Bu nedenle, Türkiye'nin altyapı yatırımlarındaki iddiasını sürdürmesi, 2030 yılında küresel ekonomi-politikteki konumu açısından özel bir önem taşıyor olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA