Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Kaos fırtınasının ortasında bir ülke olarak Türkiye

Türkiye olarak kendimizden kaynaklanmayan bir büyük krizin içindeyiz. 2003'te ABD'nin Irak'ı istila etmesi ve sonrasında o coğrafyayı berbat etmesi ile 2010 sonunda başlayan Arap isyanları neticesinde Esad'ın korkunç bir zulme başlaması ve bu duruma düveli muazzamanın yetersiz tepki vermesi üzerine iki komşu ülkemiz olan Suriye ve Irak'ta devlet denen kurum namına hiçbir şey kalmadı. Tam bir kaos fırtınasının ortasında önce ayakta kalmaya ve sonra pozisyon almaya çalışıyoruz...

***

Terör ve güvenlik politikaları uzmanı ve gazeteci Verda Özer'in çok güzel izah ettiği gibi sınırlarımızın hemen ötesinde bir dünya savaşı cereyan ediyor. Bu savaşın sinir uçları sınırları aşıyor, içimize kadar nüfuz ediyor. Daha önceki iki dünya savaşından farklı olan ise, şimdi devletlere bir de devletdışı aktörler eklenmiş olması. Yani milisler, terör örgütleri ve sayısı bilinmeyen yüzlerce muhalif grup. İşte Ankara katliamı da bu rezil ortamda gerçekleşti. O coğrafyada devletler ve örgütler içiçe geçmiş durumda. Aralarında birçoğunun Türkiye ile çıkar çatışması içinde olması da cabası. Peki Türkiye ortaya çıkan bu yeni Suriye gerçekliği karşısında ne yapabilir? Kendisini en iyi nasıl koruyabilir?
***

Özer'e göre tek başımıza askeri olarak bir hamlede bulunmamız, bulunsak da sahadaki gerçekliği değiştirmemiz mümkün değil. Her şeyden önce Türkiye 24 Kasım'da Rus uçağını düşürdüğünden beri Suriye'de uçamıyor. Bununla birlikte Suriye neredeyse tamamen Rusya'nın güdümünde. Ve Rusya da bizden öc alma derdinde. ABD ise zaten oralı değil. Bu da sahada elimizi kolumuzu bağlıyor.
***

Öte yandan dün gazetelerde okuduğum yazılar içinde Özer'le birlikte en ferasetli yorumu yapan kişi uluslararası ilişkiler profesörü Burhanettin Duran'dı. Dünkü SABAH'taki yazısında Duran'ın büyük bir yetkinlikle ifade ettiği gibi nasıl yönetildiği bir yana Suriye krizinin Türkiye'ye oluşturduğu tehlikeler (mülteci krizi, PKK-PYD oluşumu, terör saldırıları vs.) ülkedeki herkesin sorunudur. Bu sorunların yönetilmesinde maceracı politika yürüttüğü söylenen Türkiye mevcut denklemdeki aktörlerin en az sert güç kullananıdır. Hem de Suriye'den gelen en fazla mülteciye, yabancı savaşçıya ve terör saldırısına muhatap olmasına rağmen...
***

Sözgelimi Türkiye'nin tutumu Suriye'de generallerini kaybeden İran ya da Rusya ile kıyaslanamaz bile. Rusya- Esed-İran ittifakına yaptığı sert eleştirilere rağmen Türkiye, Suriye'de savaşa girmemek için azami gayret gösteren bir aktör. Kuzey Suriye'de DAEŞ ve PKK- PYD'nin yayılması görüldüğü halde 2014 ya da 2015'te tek başına mültecileri yerleştirme amaçlı "güvenli bölge" kurmak için bile ordusunu Suriye topraklarına sokmadı. Bırakın herhangi bir yayılmacı emel için savaşa girmeyi....
***

Evet bugün için Türkiye'nin Suriye politikası ciddi bir sıkışmışlık içinde. Ancak ağırlıklı sebebi ABD, Rusya ve İran gibi ülkelerin sert güce dayalı Suriye politikaları. Ve Türkiye'de 2013 Mayıs'ından itibaren yaşanan siyasi türbülansın kara deliği de Suriye'den yayılan kaos. Geriye doğru bakıp kendi yaptıklarımızı ideolojinin çarpık aynasında okuyarak haksızlık etmeyelim. Önümüzdeki aylarda Suriye savaşının etkileri daha da yoğunlaşacak. Demokratik bir toplum olmanın fırsatlarını iç savrulmalarla heba etmeyelim. Sonu, iç kapışmalarımız yüzünden Suriye masasından tasfiye edilmek olabilir...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA