Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Ne diyelim, “FETÖ Bey” mi diyelim Zülfü Bey?

Zülfü Livaneli'nin aşağıdaki sözleri son günlerin en çok tartışılan konusu:
"Ecevit, Fethullah Gülen teşkilatıyla yan yana geldi, onlara kontenjan verdi, her türlü olanağı sundu. Onları devlete ilk yerleştiren Tayyip Erdoğan değil, Bülent Ecevit'tir."
Ecevitçiler, ulusalcı CHP'liler, Atatürkçüler günlerdir Livaneli'ye veryansın ediyorlar...
Evet, Livaneli'nin derin bir ego sorunu olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Ama geçtiğimiz günlerde Halk TV'de söyledikleri, bana eleştirilen açıklamasını sanki, biraz yanlış anladığımızı düşündürüyor.
Şöyle söylüyor:

"Bu Fetullah meselesinde benim ağzıma kimse FETÖ falan gibi o tabirleri takamaz."
O halde, çok ekmeğini yediği CHP'nin eski liderlerinden esirgediği hassasiyeti FETÖ için konuşturan Zülfü Beye göre, terör örgütü diyemeyeceğimiz Fetulahçıların devlete yerleştirilmesi de pek kötü bir şey olmasa gerek.
Kafanız mı karıştı yoksa son kararanız mı Zülfü Bey?

***


ONLAR NE DEMİŞ MUTLAKA BAKARIM, SONRA GİDER TERSİNİ YAPARIM
Sosyal medyada şak diye yeni bir gündem mi patladı?
Ve mevzu hakkında da henüz hiçbir bilgiye sahip değil miyiz?
Böyle durumlarda "ihtiyatlı ilk tavrımı" belirlemek için sağdan soldan belirlediğim, çoğunluğu gazeteci olan kerterizler ne demiş, önce ona bakıyorum.

Birinci grupta tabii ki FETÖ'cüler var. Zira hep yalanı yayıyorlar.
İkinci grupta ise konu ne olursa olsun iktidara ya da muhalefet mâl etmek için çırpınan körler var... Ve onlara olta atan organize trol grupları.
Ama bana en çok yardımcı olanlar kuşkusuz, yükselen popülist dalgaya anında uyan, varlığına düşman faşistlerden aferin almak için alçak sürünen, goygoycu tipler. Tabii ki elimi çabuk tutmam gerekiyor. Zira çoğu zaman pişman olup twitlerini siliyorlar.
Gerisi basit...
Herkesi keriz sanan bu şark kurnazı kerterizlerim ne demişse aksinin doğru olabileceği ihtimaline oynuyorum... Onlar söylediğinin tersi doğrudur diyerek vakit kazanıyorum. Tartışmaya dahil edilen bazı argümanları eliyorum.
Eksik olmasınlar, daha bugüne kadar haklı çıkıp da beni yanılttıkları hiç olmadı!
Bir olayın aslını öğrenene kadar en azından hatalı çıkışlar yapmamanızı sağlayacak bu pratik yöntemi size de tavsiye ederim.
Hiç olmazsa bir işe yarasınlar değil mi?

***



84 MİLYONLUK ÜLKEDE VAKA SAYISI 1000'İN ALTINA İNERSE ŞİRİNLER'İ GÖREBİLİRMİŞİZ
Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, vaka sayısının 1000'in altına düşmesi durumunda sürekli maske takma zorunluluğunun ortadan kalkabileceğini "müjdelemiş":
"AVM'ye, kalabalık bir yere gittik, metroya bindik; o zaman maskemizi takacağız, sonra çıkarıp cebimize koyacağız."
Seçim yapmayan otoriter birkaç ülke dışında, dünyanın hiçbir yerinde açık havada maske zorunluluğu yok...
Hatta son olarak Avusturya'nın yaptığı gibi, maskenin kapalı alanlarda kullanımı bile mecburi olmaktan çıkartılıyor.

O halde, nedir bu açık havada maske takıntısının bilimsel izahı?
Her yıl binlerce can alan grip vakalarının "sıfırlandığı", tüm üst solunum yolu vakalarının Korona kabul edildiği 84 milyonluk ülkede "1000 vaka" limiti ütopik değil mi?
Dünyanın en iyi sağlık alt yapısına, son teknolojiyle donatılmış muazzam şehir hastanelerine sahip Türkiye bu kadarcık "mevsimsel grip" hastası için mi paniğe sevk ediliyor?
ABD'deki, Avrupa'daki bilim adamlarının gerek görmediği tedbirleri siyasete ve topluma dayatan bizim Bilim Kurulu anlatsa da öğrensek?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA