Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Başkanlık mı, onursal başkanlık mı?

Bugünden "güncel siyasi manzara ve seçim okuması" yapıldığında karşımızdaki tablo şöyledir:
1- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, halk tarafından seçilmiş olmanın gücü, tecrübesi ve şimdiye kadar elde ettiği başarılarla farkını göstermiştir. Siyasi kulislerde düşünce düzleminde gelişen bir projeyi boşa çıkarmayı başarmıştır. Erdoğan, "Başkanlık" derken, O'nun adına, "Onursal Başkanlık" düşünenler net mesajları almıştır. "Büyük ağabey olsun, sadece yol göstersin" diye çalışanlar sanırım şu gerçeği ihmal etmiştir: "Erdoğan'ı o koltuğa millet oturttu. Bundan sonrasına ilişkin rotayı da sadece millet çizer. AK saçlılar veya yeni merkez arayışına girenler değil!"
2- Başbakan Ahmet Davutoğlu, aynı anda çoklu denge ve hedefi gözetmek durumunda kalmış ve zorlanmıştır. Cumhurbaşkanı ile uyumlu yürüyüş gereği, Başbakanlık görevini hakkıyla yerine getirme çabası, partiyi yenileme hedefi ve sistem değişikliğini savunma gerçeği... "Ben Başbakanım" diyen bir ismin, "Başkanlık sistemine geçilmeli" demesinden kaynaklanacak ikilemi, seçim beyannamesiyle aşmasının mümkün olduğunu O da görmüştür. AK Parti'yi genel seçime Davutoğlu taşıyacaktır. Davutoğlu'nun başarısızlığı ne ülkeye ne Beştepe'ye ne de partiye yarar. İstikrarlı ve güven veren hükümet kurulması, kişisel beklenti ve kırgınlıkların ötesinde önemlidir. Seçim sonuçları, ya sistem sorununu ya da yetki dağılımı denklemini zaten çözecektir.
3- CHP, ön seçim hamlesi ile hem parti içi çatlak sesleri kesme hem de tabanın önünü açma iddiasında mesafe almış görünmektedir. Bu adımın, siyasi rekabette CHP'nin önünü ne kadar açacağı kuşkuludur. Ön seçime üç eğilim damgasını vurmuştur. a) Katışıksız AK Parti karşıtlığı üzerinden bilinirlik kazanan asabi adaylar. b) Mezhep temelli dayanışma ile öne geçen keskin gruplar. c) Balyoz başta olmak üzere muhtelif davalarda mağduriyete uğradığını anlatan aktörler. Son aylarda TBMM "söylem" yeri değil "eylem" yerine dönüştüğü için CHP'deki bileşimin yeni dönem parlamentosunu bambaşka karaktere büründürmesi, Meclis içi muhalefeti aynı anda sokağa taşıması muhtemeldir.
4- MHP, yine konjonktürün rüzgârı ile yol alacağını hissettirmektedir. 21 Mart Nevruz Kongresi'ndeki tema, çözüm süreci üzerinden pompalanan kaygılarla sınırlı kalmıştır. Küçük partilerin ittifak önerisi bile MHP Genel Merkezi'nde tırmanan dönemsel özgüven yüzünden fazla ciddiye alınmamaktadır.
5- HDP, 1960'ların ortasındaki İşçi Partisi kimliğine bürünmektedir. Asıl yüzünü maskeleme becerisi sayesinde seçim hesapları siyasal veya sayısal çoğunluk yönüyle HDP üzerine kurulmaktadır. Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş'ın, Diyarbakır'da İmralı'nın mektubu okunurken kürsüde bulunmaması, Batı'daki seçmeni ürkütmeme planının parçası gibi durmaktadır. HDP; aday çeşitliliği, marjinal sol oylardan beklenen kayma, ulusalcı cephenin artıkları, paralel yapının ittirmesi ve Almanya'nın organize ettiği oylarla barajı aşabileceği motivasyonuna erişmiştir.

Netice olarak...

Türkiye ve AK Parti içe döndükçe ülkenin enerjisi boşa tüketilmekte, ekonomik performans zayıfladıkça seçmen davranışı manipüle edilmekte, çözüm sürecinin seyrine göre, MHP ve HDP eş anlı yükselişe geçmekte, güvenlikçi politikalar dış imajı zedelemektedir.
Çare, "Yüksek refah ve ileri demokrasi adresindedir!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA