Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Başbakan'ın anayasa tasavvuru...

Türkiye'de hangi konuya el atarsanız atın, "sistem problemi" ile karşılaşılması mukadder. Anayasal sistemin yeniden inşa edilmemesi halinde, ülkeyi günlük olarak yönetmek mümkün ama yapısal dönüşümü gerçekleştirmek asla mümkün değil. Patinaj yapan siyasal ve hukuki sistem içinde sorunların kalıcı olarak çözülmesinden bahsedilemeyeceği gibi benzeri sorunların karakter değiştirerek yeniden türediği ve bir siyasetçi kuşağını daha oyaladığı da gerçek.

***

Yeni ve sivil anayasa demişken... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu konuyu ısrarla gündemde tutmaya çalışıyor. Sistem krizinin aşılmasını telkin ediyor. Anayasa tartışmalarının kişisel düzeye indirgenmeden samimiyetle yapılmasını istiyor. Peki, Başbakan Ahmet Davutoğlu bu arayış içinde nerede konumlanıyor? Sn. Başbakan'la katıldığımız son seyahatte çizdiği anayasa portresi bize önemli ipuçları verdi. Sn Başbakan'ın anayasa tanımını, anayasa yazımına ilişkin siyasi diplomasisini ve anayasa zamanlamasını dinleme imkânı bulduk.
***

Sn Davutoğlu, anayasa tasavvurunu şöyle özetledi: "Özgürlükçü, katılımcı demokrasiyi önceleyen, insan hak ve özgürlüklerine dayanan, güçler ayrılığı prensibini esas alan ve başkanlık sisteminin yönetim biçimi olarak ele alındığı bir anayasa."
Başbakan'ın, başkanlık sistemine evrilecek anayasa noktasında bir duruşu söz konusu. Ayrıca, muhalefetin Cumhurbaşkanlığı makamını tartışmaya açmasına da kesin biçimde karşı. Başbakan Davutoğlu, anayasanın felsefesinin, sistemden daha öncelikli ve önemli olduğunu düşünen bir siyasetçi. Yani Davutoğlu'na göre, özgürlük- güvenlik dengesi, eşit vatandaşlık, temel hak ve özgürlükler, insan onuru, anayasanın kuracağı sistemden daha değerli. Nitekim bu yaklaşımını -mealenşu ana fikirle desteklemekte:
"Anayasal sistemin üzerine bina edilmesi gereken değerler feda edildiğinde, başkanlık sistemi de parlamenter sistem de otoriterleşmeye, diktatörleşmeye yol açar. Başkanlık sistemi olup diktatörleşenler de var. Başkanlık sistemi olup ABD'deki gibi güçler ayrılığı prensibinin iyi uygulandığı demokratik yapılar da... Buna karşın, parlamenter sistem Hitler'i çıkaran sistemdir. Başkanlık olunca federal sistem olmalı anlayışı da yanlış. Almanya'da parlamenter sistem var ama federal sistem..."
***

Ancak bam teline dokununca, siyasi armoni farklılaşıyor. Doğrudan halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı, "çift başlılıktan yakınıyor" ve bunun bir an önce giderilmesini istiyor. Sn. Davutoğlu "Benim de kanaatim cumhurbaşkanımızla aynı" demekle birlikte, cari anayasal sistemin gereklerini ileri sürmekte ve meclis aritmetiğinin güçlüklerine işaret etmekte. Daha açıkçası Başbakan bugünkü konumunu sürdürme arzusunu, matematik zorunlulukla birleştirerek şu tabloyu çizmekte:
"Türkiye'de alınan her kararın hesabı Başbakanlık makamı tarafından verilir. 20- 30 sene sonra birisi, 'O günlerde niye terörle mücadele başlattınız?' diye sorarsa, sorumlusu biziz. Çünkü direktifi nihayetinde siz vermek durumundasınız. Peki, bugün ne oluyor? Biz cumhurbaşkanımızla bu konuları istişare ediyoruz. Siyasi sorumluluk birlikte. Fakat Türkiye'de bir dengesizlik olduğunu herkesin görmesi lazım. Hukuki sorumluluk kimdeyse, yetki onda olmalı. Sorumluluk ve yetki karmaşası ortadan kalkmalı."
Özetle... Sn. Davutoğlu'nun, yeni anayasa konusunu sıcak gündem maddesi yapacağını, Meclis aritmetiğini hatırlatarak sivil anayasa yapımındaki sıkıntıları kamuoyu ile paylaşacağını, güçlü başbakanlık modeli ile 4 yıl devam edeceğini, Cumhurbaşkanı ile ilişkileri "özel hukuk" yoluyla dengeleme çabasında olacağını varsayabiliriz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA