Terör, en kutsal ayda bile bir kez daha kanlı yüzünü gösterdi. Hiçbir insani değer tanımayan bu katiller sürüsünün hainliğinin arka planı gayet iyi biliniyor. Gerek MGK'da gerekse Bakanlar Kurulu'nda yapılan değerlendirmeler ışığında sıcağı sıcağına şunları söyleyebiliriz:
Terör örgütü PKK ve siyasal uzantıları, sözde "Devrimci Halk Savaşı" ve "özerk bölge" planında kelimenin tam anlamıyla hezimete uğradı.
Örgüt, günlük hayatını cehenneme çevirdiği bölge insanının desteğini kaybetti.
HDP, siyasal kimliğini yitirdi ve bugünkü verilerle baraj altına düştü.
Kandil, küçük ve bağımsız hareket eden terör gruplarına sansasyonel eylemler yapması talimatını verdi.
Güvenlik güçleri ile birlikte sivilleri de hedef alan saldırılar üzerinden "ayakta kaldığı" propagandasına yönelen terör örgütü, toplumun genelinde de "Acaba terörle mücadele neticeye ulaşamayacak mı?" kaygısını tetiklemeyi denedi. Peki neden? Aslında açıklaması gayet net...
Suriye başta olmak üzere yakın coğrafyamızda haritalar yeniden çizilmeye, suni devletçikler kurulmaya uğraşılıyor.
Türkiye'ye, "içe dönme, enerjisini içeride tüketme, çevresinde olup bitenlere müdahil olmama" mesajı veriliyor.
"PKK terör unsurları silahtan arındırılıncaya kadar mücadele sürecek" kararlılığı kırılmak, sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi eski tarzda masa düzeni kurdurulmak isteniyor.
Suriye ve Irak'a sırtını dönse,
Suriye'nin kuzeyinden Akdeniz'e ulaşan PKK koridoruna izin verse,
Ortadoğu ve Kafkasya'daki enerji kaynakları ile ilgisini kesse,
Doğu ve Güneydoğu'daki kanaat önderlerini, dini grupları, korucuları, Kürt siyasi hareketinin farklı temsilcilerini göz ardı edip yalnızca PKK adına hareket eden siyasi aktörleri muhatap alsa,
Ülkenin bir bölümünde kantonal yönetim düzeni kurulmasına "evet!" dese ülkenin değişik noktalarında bombalar patlamayacağı düşünülebilir.