9 Temmuz için planlanan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi ikinci icraat yılı değerlendirmesine dikkat kesilmekte fayda var. Zira, bir süredir ekonomik ve siyasi zeminde oluşturulmak istenen algının, gerçekliğe ne kadar denk düştüğünü ölçüp biçmek için önemli bilgi ve verilerin paylaşılacağını söyleyebiliriz.
Kuşkusuz, günlük hayata doğrudan temas eden konularda fikri farklılıklar, yönteme ilişkin politik eleştiriler olacaktır. Ancak günün sonunda esas olan; nihai kararlar ve tercihlerin somut etkisidir.
Siyasi bağlamda hâlâ "liderlik" ile "otoriterlik iddiasının" yan yana getirildiğini görüyoruz. Güçlü ve kararlı liderliği maksatlı olarak otoriterizme benzetmeye çalışanlar da gayet iyi biliyor ki görünür gelecekte küresel belirsizliğin daha da artması muhtemel. Ve tarihin bu tarz kritik dönüşüm anlarındaki tehditlerin bertaraf edilerek fırsata dönüştürülmesi "vizyoner liderlikle" mümkün. Üstelik Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'da karşılık bulan liderliğin "organik", yani milletin defalarca teyit ettiği seçimlerin sonucu olduğu da bir gerçek.
Yarının dünyasını ve Erdoğan'ın konumlanmasını yorumlamak isteyenler için şu başlıklara yoğunlaşmalarını önerebiliriz:
Küresel işbirliğine olan ihtiyaç giderek artarken ülkeler arasında ortaklaşma yerine aykırılıkların masaya getirilmesi ve ticari sahada korumacılığın artması çelişkisi nasıl giderilecek?
İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası kurumların, çağımızın sorunlarını çözebilmedeki başarısızlığı apaçık ortada iken yeni uluslararası ve bölgesel ittifaklar nasıl şekillenecek?
Bölgesel krizler veya ulusal çıkarlara ters düşen olaylar karşısında gerektiğinde askeri güç kartı (hard power) nasıl açılacak?
Ve nihayet...
Küresel toplumu aynı anda ilgilendiren problemlerin aşılmasında insani diplomasi nasıl ön plana çıkarılacak?
İşte Türkiye'yi ve Erdoğan'ı özgün kılan gelişmeler, yukarıdaki soru ve sorunlara verdiği reflekste gizli!
***
Ekonomik bağlamda ise Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın merkezine oturtulmak istendiği senaryonun argümanları ya ekonominin içe döndürüldüğü ya da pandemi şartlarında sağlanan mali desteklerin hedefine tam olarak ulaşamadığına dair. Bu algı odaklarının da kabul ettiği ama itiraf etmekte zorlandıkları husus, Türkiye'nin ulusal ve uluslararası ekonomide oyunu yeni kurallarına göre oynama arzusudur!