Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOWARD MURAD

Kolajen liflerinin onarımı bir tür saldırıdır

Cildimiz, bir hasar aldığında ya da bir yara iyileşme sürecine girdiğinde gerçekleşen onarımı saldırı olarak algılıyor

Cilde esneklik ve kuvvet veren kolajen ve elastin liflerinin onarılması hem bir tür koruma, hem de bir tür saldırıdır. Lif ve onları meydana getiren fibroblastların bulunduğu dermisin, enflamasyon ve serbest radikallere karşı korunması önemlidir. Çünkü bunlar, kollejenaz ve elasras tarafından salgılanan ve lifleri çiğneyen yıkıcı enzimlerdir. Lif fabrikasının sağlıklı kalarak işlerini yapabilmesi için fibroblastların lipit zarlarının korunması önemlidir. Son amaç ise kendi kendini onarma, yıkılan ve hasar görmüş bölgelerin tekrar yapılandırılmasıdır. Fibroblastların kolajen ve elastin üretimini harekete geçirdiğine dair artan kanıtlar söz konusudur. Bu, aslında bir yara iyileşirken olan olaydan ibarettir.

LİFLER SERTLEŞİR
Kolajen lifleri bir arada bulunarak cilde yapı kazandırır ve güç verir. Elastin, cilde esneklik ve kuvvet verir. Zaman içerisinde ve güneşin de meydana getirdiği hasarla kolajen desteleri kalınlaşıp düzensizleşir. Kolajen lifleri karmaşık bir şekilde birbirinin içerisine geçerek birikir. Elastin lifleri ise sertleşerek elastikiyetlerini kaybeder. Fibroblastlar ölür, kolajen ve elastin üretimi yavaşlar. Kolajen ve elastinde bu durum meydana gelirken aynı zamanda da cildin kendi dokusu incelmeye ve kafatası kemiklerinden bazıları büzüşmeye başlar. Bu duruma yerçekimi etkisi de eklenince özellikle deri altı yağların bollaştığı ve birbiri üzerine katlandığı bölgelerde sarkmalar ve torbalanmalar meydana gelir. Bu kayma, burnun her iki yanından ağız kenarlarına kadar inen derin çizgileri ve çene altında, çene kemiği boyunca oluşan gerdan sarkmalarını meydana getirir. Elbette cildin kendisine çok ağır gelen bu deformasyonu düzeltmenin en çabuk yolu derin yüz gerdirmesidir. Bu sayede cildin altındaki yağ ve dokular çekilir ve eski yerlerine, en azından en yakın yerlere getirilecek şekilde gerilir. Böylece cilt gerilmiş ve sıkılaştırılmış olur. Cilt gerdirme işlemi sonrasında sahip olduğunuz görüntü, gençken nasıl göründüğünüze dair sadece ipucu verebilir çünkü cilt kaliteniz artık genç değildir. Orta yaşlı bir görünüm çoğu insanın elde edebileceği en iyi görünümdür. Kolajen ve elastin lifleri değiştirilmemiştir. Kişinin yaşı ne kadar ileriyse ve güneş ışınlarına ne kadar maruz kalmışsa, dermis buna paralel oranda az besin ve su ile besleniyor demektir. Bu durumda kolajen ve elastin üretimi, azalan bir grafik çizmeye devam eder. Cildin dokusunu ve rengini değiştirmeye yönelik derin peelingler gibi hızlı çözümlere yüzey yenileme teknikleri adı verilir. Bunlar yenileyici tedavilerdir çünkü gerçekten derinlemesine yapıldıklarında kolajen ve elastinleri de etkilerler. Lazer, kimyasal ya da aşındırıcı bir alet kullanılması fark etmeksizin cilt kontrollü bir şekilde hasar görür. Bu hasara cevaben fibroblastlar devreye girer. Kendi yapılandırıcı mekanizmalarınız çalışmaya başlar ve fibroblastlar, kolajen ve elastin moleküllerini yayarak yarayı kapamaya ya da iyileştirmeye başlar. İyileşme süreci tamamlandıktan sonra cilt yüzey yenileme işlemi öncesindeki hızında yaşlanmaya devam eder. Tabii ki, çok daha iyi bir cilt ile bu aşamaya girmiş olursunuz ancak, cildinizin sağlığını ya da fonksiyonlarını iyileştirmek için bir şey yapmamışsınızdır.

CİLDİ BESLEMEK GEREK
Lazer ya da kimyasal peelinglerde meydana gelen kontrollü yaralar da dahil olmak üzere, yaraların nasıl iyileştiklerini görerek öğrendiğimiz kadarıyla; kolajen ve elastin gibi hammaddelere ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Bunlar A, B, C vitaminleri, çinko ve bakırdır. Bu besinler yediğiniz yiyeceklerde bulunmakla beraber gıda takviyeleri tam bir kaynak olmaları bakımından alacağınız miktarları garanti eder. Hayvanlarda yapılan çalışmalardan öğrendiğimiz kadarıyla yaraların iyileşmesindeki etkinliği artıracak bazı besinler vardır. Bağ dokulardaki yapıtaşları olan amino asitler, yaralardaki iyileşmeyi artırır. Ayrıca glukosamin sülfatın da bağ dokusu oluşumunu artırdığına ve enzimlerin paylaşılmasını azaltarak bazı anti-enflamatuar etkilerde bulunduğuna inanılır. Vücuttaki bağ doku, dokuları birbirine bağlar. Eklem ve tendonlar bağ dokudur. Ve elbette cildin dermis tabakası da bağ dokusudur. Bağ dokusunun şekli, yeri ve fonksiyonuna bağlı olarak değişir ancak hepsinde kolajen, elastin ve fibroblast vardır ve bunları birbirine bağlayan zemin maddesidir. Dermisi çamurlu bir çatı olarak düşünebilirsiniz: Kolajen ve elastin bu yapıdaki lifleri oluşturur ve bu lifleri bir arada tutan çamur da neredeyse tamamı sudan oluşan zemin maddesidir.

KIKIRDAK SUDAN OLUŞUYOR
Dahili cilt bakımı adını verdiğim kavramı oluşturmaya başladığımda, cildin yapıtaşları ile dermisteki fibroblastların ihtiyaç duydukları hammaddeleri araştırdım ve en heyecan verici keşiflerin bir bölümünün eklemlerdeki kıkırdaklarda bulunan bağ dokularla alakalı olduğunu gördüm. Tıpkı ciltte olduğu gibi kıkırdağın da büyük bir kısmını su oluşturur. Ve kıkırdak zedelenmesi sebebiyle kireçlenme gibi eklem problemi yaşayan insanların çoğu ağrı kesici olarak glukosamin kullanır. Glukosamin, bağ dokunun yapıtaşlarından biridir. Vücut tarafından oluşturulur ve GAG'ların oluşumundan sorumludur. GAG'ların kıkırdak ve ciltte oldukça yaygın oldukları anlaşılmıştır.

KOLAJEN ARTIRICI ÜRÜNLER
Kolajen üretimini dışarıdan artıran birçok malzeme vardır. Mesela C vitamini; sağlıklı bağ doku üretimi açısından önemlidir, ayrıca kolajen üreten fibroblastları destekler. Yakın zamana kadar bilinmeyen bir diğer durum ise C vitamininin yüzeysel kullanımının deri altına nüfuz ettikten sonra kolajen üretimini desteklediğidir. Ayrıca C vitamini serbest radikalleri savunmasız bırakarak kolajen yıkımını da azaltır. Alfa hidroksi asitler de kolajen üretimini destekler ancak bunun ne şekilde olduğuyla ilgili detaylı bilgi henüz yoktur. Ama güzellikte çığır açan buluşların başında A vitamini türevlerinin kolajen üretimi için kullanılmaları gelmektedir. Doğal bir A vitamini formu olan retinol, dört kırışıklık savaşçısını bir araya toplar. Soyma maddesi olarak kullanılır çünkü hücre dönüşümünü artırır. Lifleri, kolajen çiğneyen enzimlerin etkisine ket vurarak zarar görmekten korur. Serbest radikallerle savaşan bir antioksidandır ve bunların yanı sıra, tretinoinden çok daha az yan etki ile cildi yeniler. Retinol en etkin şekilde deri hücrelerinin meydana geldiği epidermiste bulunduğu halde, araştırmalar göstermiştir ki dermise ulaşacak derinliklere kadar nüfuz eder. Retinyl palmitat, daha hassas ve narin bir başka A vitamini formudur. Retinol kadar etkili değildir ancak retinol içeren ürünleri kullanamayan hassas ya da çok kuru cilde sahip birçok insan retinyl palmitat kullanabilir. Retinyl palmitatın ciltte retinole dönüştüğü sanılmaktadır ve retinol de sonunda retinoik aside dönüşür.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA