Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Felaketlerden öğrenememek

Diktiğimiz binanın altında zemin olduğu gerçeğiyle ancak 17 Ağustos 1999 Marmara depremiyle yüzleşebildik. O zamana dek inşaat yapacaklar için zemin etüdü, belediyenin istediği basit bir kâğıt parçasından ibaretti. Yalan yanlış bir yerlerden bulup buluşturur teslim eder, ruhsatımızı alırdık.
Deprem sabahı 20 bin can pahasına hepimiz jeolog kesiliverdik ve artık aklımıza rüşvet verip uyduruk zemin raporu almak gelmedi. Çünkü "yeterince" can vermiştik. Yıllarca fitre ve zekâtımızla desteklediğimiz bir Kızılay'ımız olmadığını da o zaman anladık. Kızılay'ı dünyanın en iyi insani yardım kurumu haline ancak, felaketlerden çıkardığımız dersle getirebildik.
İş kazaları... O kadar çok ki... Grizu patladı can verdik. Soma'da 301 kardeşimizi diri diri toprağa gömdük. Tersanelerde neredeyse her gün kaza oldu. Sanayide tüp patladı, yandık... Asansörden 250 dolarlık parçayı esirgedik 10 can düştü. Ermenek'te 18 insanımız hâlâ mahsur...
Yüzlerce can kaybettik ve zihin yapımızı değiştiremedik. Her sefer "bu son olsun" dedik ama bir sonraki gün, gündemi değiştirdik. Benim merak ettiğim, Marmara depremindeki gibi çözümü ancak dehşet kayıplarla mı geliştireceğiz?
Vicdansız üretim, etkisiz denetim, ilgisiz yönetim... Facialar şayet ondan ders çıkarılmıyorsa, akılsızlık tarihçesinden başka nedir ki? Kazlarla ilişkimizi "üzüntü" üzerinden kurduğumuz için üzüntü geçiyor ve tedbir gelişmiyor.
Kazalarla ilişkiyi akıl üzerinden kurmamız gerekiyor. Zira sorun sisteme dairdir. En güçlü yasa dahi onu destekleyen akılcı sistem ve insan olmayınca, beyhude uğraştır. Felaketlerden öğrenmek, maliyeti yüksek dahi olsa bir yöntemdir. Ancak felaketlerden de öğrenemiyorsak, durum daha da vahimdir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA