Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Finansal paranoya

Bankaların son dönemde reel sektöre olan şüpheci yaklaşımını ifade ediyor. Gündeme getiren, İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan;
"finansal paranoyaya kapı aralamak hiç kimsenin yararına olmaz."
Doğrudur... Benzer paranoyanın inşa edildiği dönemleri hatırlıyorum, ekonomide zaman zaman oluşan dar boğazı fırsat bilip üreten kesimin boğazını sıkan bankalar, ekonomide çok derin yaralar açmış, düşük maliyetle atlatılabilecek sıkıntıları, "krize" çevirmişlerdi.
Peki, neden şimdi gündeme getirildi dersiniz?
Aslında son dönemde bazı bankaların sanayiciyi, üreteni, reel ekonomiye katkı sağlayanları, "ne olur ne olmaz, kendimi garantiye alayım" kurnazlığıyla sıkıştırdığına tanık oluyoruz.
Öyle ki bunlardan bir kısmı, kendilerinden kredi kullanan bazı KOBİ'leri, "borç komiseri" ile yönetme noktasında cürete taşıdı. "Şuna harcama yap, şuna yapma" kabilinden KOBİ'nin finansal süreçlerine müdahale ederek, sözüm ona kendi kredisinin geri dönüşünü garanti etme paranoyasına girdiler.
Temel sorun, bankaların kredi müşterilerini "potansiyel para batıran" gibi görmesinden kaynaklanıyor.
Sıkıntılı zamanlarda daha anlayışlı olmak bir yana, bu sıkıntıyı "şirketi batıracak risklerle karşı karşıya getirmekten" kaçınmıyorlar.
İyi gün müşterisi gördükleri şirketleri, çözüm ortağı gibi görseler, paranoyadan kurtulabilecekler ancak. Fakat 2001 krizinde ekonomiye yaşattıkları örneklerdeki gibi, panik atak içinde, müşterisine ödemede omuz vermek yerine şirketin varlığını yok edecek adımlar attılar.
Tedbir, bankaların hakkı olabilir. Fakat tedbir abartılırsa, paranoyaya dönüşür, bu durumda ortada ne şirket ne de banka kalır. Belki de bu yüzden kalkınma bankacılığını yeniden düşünmenin zamanı geldi diyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA