Humeyni geldi, Şah gitti... Taht gitti, İslam Cumhuriyeti geldi. Humeyni liderliğindeki İran, Irak'la savaşa girdi, her iki taraf büyük kayıp verdi. O dönem ABD, Irak'ın yanındaydı. Öncesinde de Humeyni'nin etrafındaydı. Türkiye ile İran ilişkileri yıllar boyu, "Gelen ağam, giden paşam" türünden yürüdü gitti. Ancak, yıllar sonra, Şah'ı deviren Humeyni'nin Bursa'da konakladığı ortaya çıktı!..
Siyasetçilerimiz, "irtica gelecek" gazıyla, İran'a mesafeli durmayı yeğledi... AK Parti iktidarına kadar. Şimdi İran'la ABD'yi kızdıracak kadar iyiyiz.
***
İran'a yönelik yaptırımların uygulanıpuygulanmadığının sorgulandığı bir dönemden geçiyoruz. ABD, yıllar önce İran'a dirsek çevirip Saddam'ı kucaklamıştı. Irak'ı işgal etti, bölgede dengeler değişti. Menfaatine göre politikasını şekillendiriyor. ABD'nin aksine Türkiye aynı dönemde bir kez pozisyon değiştirdi.
O, bu bahane!..
Coniler menfaatlerinin peşinde...
Nitekim o menfaat gereği dost Saddam asıldı. İşte bu sebeple,
"ABD dostu" Türkiye'nin öncelikle kendi menfaatini kollaması gerekiyor.
***
Politika ayrı, iş ayrı olur mu?
Türkiye üzerinden dünyaya açılmayı planlayan İran'la,
"Serbest Ticaret Anlaşması" yapılır mı?
Aklın yolu bir, yapılır...
Üstelik bastıra bastıra "Yapılır" diyen, eski Dış Ticaret'ten Sorumlu Bakan
Kürşad Tüzmen ve Türk-İran İş Konseyi Başkanı
Ali Osman Ulusoy...
Oysa geleceği göremeyen veya görmek istemeyen siyasetçilerimizin 1995'te imzaladıkları
Gümrük Birliği'ndeki 13'üncü madde, elimizi kolumuzu bağlıyor!..
Bu maddeyle Türkiye AB'nin ticaret politikasını üslendi. AB hangi ülkeyle serbest ticaret anlaşması yaparsa, aynen uygulamak zorundayız.
***
Bir önceki yazımızda İran'la anlaşma sorununu,
"İki ucu zorlu değnek" diye nitelendirmiştik. Sonuçta, 'olmaz' diye bir şey yok, kafa yorulması gerekiyor. AB'nin İran'la serbest ticaret anlaşması yok. Eğer Türkiye, böyle bir anlaşma için uğraşırsa AB'den onay alması gerekiyor. Haliyle
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek temkinli... Şimşek, FT'de yayımlanan, söyleşisiyle ilgili olarak, "Ben 'İran'la serbest ticaret anlaşması yapacağız' demedim" diyor.
Bu hassasiyeti tarafımıza da bildirdi.
"Demedim" diyorsa, dememiştir. Dese bile, bunda çekinecek ne var! Önemli olan Türkiye'nin menfaati değil mi?