Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ İBRAHİM ALTAY

Terörü tekrar tekrar yaşatmak

Milletimizin başı sağ olsun.
Terör saldırısında hayatını kaybeden insanlarımıza, ki aralarında komşumuzun polis oğlu Halis de var, Allah rahmet eylesin.
Yaralananlara acil şifalar versin. Acılı yakınlarına sabır ve metanet ihsan eylesin, böyle başka büyük acılar yaşatmasın.
Patlamaların gerçekleştiği yerin birkaç kilometre ötesinde, Beşiktaş'taki ofisimde çalışırken duydum sesi. Şimşek çakmasına benziyordu.
Gök yarılmış, ses boğazda yankılanmış gibiydi. Hemen akabinde martıların birkaç saniye süren çığlıkları...
Birkaç dakika sonra gelmeye başlayan telefon ve mesajlardan anladım bunun bir terör saldırısı olduğunu.
Üstelik çok değil yarım saat önce geçtiğim bir yerde gerçekleştiğini.
Haliyle hemen televizyonun kumandasına gitti elim. Gece boyunca patlamayla ilgili haberleri izledim. Bir kez daha kahroldum.

***
Kim bilir kaç kez yazdık, söyledik.
Terör eylemleri sadece fiziksel olarak hedef aldığı insanları değil, bütün bir toplumu kurbanlaştırmayı amaçlar.
Bunu da medyayı kullanarak yapar.
Bir kanalda "Büyük bir hengâme var, bir kaos ortamı oluşmuş durumda, insanlar panik halinde" diyor muhabir. Bunu söyleyerek 'olumsuz' haber yaptığını sanıyor fakat aslında korku ve dehşet yayıyor. Üstelik bunu destekleyen görüntülere bile sahip değil. Farkında olmadan terör PR'ı yapıyor.
Bir başka kanal ve gazetenin internet servisi 'Olay Yerinden İlk Görüntüler' başlığı altında patlama yerinden kanlı görüntüler yayınlıyor.
Kendilerini haber ve reyting şehvetine kaptırmışlar. Hayatını kaybeden insanların ve yaralıların mahremiyeti, yakınlarının duyguları, toplumun ruh sağlığı umurlarında bile değil.
***
Haberleri izlerken bir şey öğrenmiyoruz, hatta kafamız daha da karışıyor. Saldırının gerçekleşme biçimine, failine, sebeplerine ve sonuçlarına ilişkin teyit ve tasdik edilmemiş iddialar havada uçuşuyor.
Spekülasyonların, manipülasyonların bini bir para haline geliyor. Tam da teröristlerin istediği gibi bir şaşkınlık, kafa karışıklığı ve bilgi kirliliği oluşuyor.
"Bana gelen bilgilere göre" diyor biri, "İstanbul'un başka yerlerinde de patlamalar olmuş." Kendisine gelen bilgilerin yanlış olduğu çok kısa bir süre önce ortaya çıktığı halde ne özür diliyor ne de bir düzeltme yapma gereği hissediyor.
Pişkin bir şekilde koltuğunda oturup konuşmaya devam ediyor.
Bu sırada diğer bir kanalda müzmin muhalifler terörün doğurduğu acıyı siyasi ranta tahvil etmek için insani duyarlılıktan yoksun yorumlar yapıyorlar. Terörün bir amacının da toplumun birliğini ve dirliğini bozmak olduğunu ya bilmiyorlar ya da bilerek bu amaca hizmet ediyorlar.
***

Televizyonların durumu böyle de gazetelerin internet siteleri farklı mı?
Ya sosyal medyaya ne demeli?
Bir yanda etik kampanyaları, diğer yanda terör örgütleriyle bağlantılı hesapların dezenformasyon çabaları... Teröre terör, teröriste terörist diyemeyenler... Tarafsızlık kisvesi altında eylemin 'ne kadar başarılı' olduğunu tartışanlar. Bu saldırıyı 15 Temmuz'da tankları durduran insanlara duydukları öfkeyi ve nefreti kusmak için bir fırsat sayanlar.
Elbette, medyanın görevi kamuoyundan bilgi saklamak, terör olaylarını gizlemek ya da yok saymak değildir.
Siz gözlerinizi kapatınca dünya yok olmaz. Terör haberleri de en hızlı ve doğru biçimde verilmelidir.
İnsanlar bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir.
Fakat yukarıda verdiğimiz örneklerin hiçbiri gazetecilik, en azından iyi gazetecilik faaliyeti sayılamaz. Böyle durumlarda yayın yasakları da bir çözüm sağlamaz. Önceliğimiz terör haberleri konusunda ahlak kurallarını yerleştirmek ve uzman gazeteciler yetiştirmek olmalı.

***


Sayfa numaraları

Kapaklar ya da ilk sayfalar gazetelerin vitrinidir. Bu yüzden ayrı bir özen gerektirir.
4 Aralık 2016 tarihli Pazar ekinin 8. ve 9. sayfalarında Sabah muhabiri Uğur Yıldırım'ın gerçekten 'özel' bir haberi vardı.
Yıldırım, Suriye'deki çatışma bölgelerini dolaşmış, insanlarla konuşmuş, fotoğraflar çekmiş, büyük bir gazetecilik başarısına imza atmıştı.
Cehennemden Kaçış özlediğimiz saha gazeteciliğinin güzel bir örneğiydi.
Fakat ekin birinci sayfasına bakanlar Yıldırım'ın haberinin 10. sayfada olduğunu ve Meltem Fıratlı tarafından yapıldığını sandılar.
Çünkü kapaktaki imza ve sayfa numarası yanlıştı.
Dikkatli bir okurumuz uyarınca fark ettim ki sadece o değil, İdil Demirel tarafından yapılan manşet haberinin, Hasan Bülent Kahraman, Cem Sancar ve Ferhat Ünlü tarafından yazılan köşe yazılarının sayfa numaraları da karışmıştı. Kapaktaki sekiz anonstan sadece üçünün sayfa numaraları doğruydu.
Ek Yayınlar editörlerimiz eminim ki bundan sonra kapaktaki sayfa numaralarına özel bir dikkat göstereceklerdir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA