Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

İki CHP'li bir ABD'li

Suriye'de başından beri dünyayı yönetenlerin imza attığı bir insanlık trajedisi yaşanıyor. Şimdi bu trajedi, Rusya'nın vahşi saldırılarıyla daha da derinleşiyor.
Artık DAİŞ'in bahane yapıldığı çok daha net görünüyor.
Rusya, İran ve PYD el ele DAİŞ'e değil Suriye muhalefetine saldırıyor. Halep düştü düşecek.
ABD ve AB de bu noktaya getirdikleri kirli tezgâhı izliyor. Amaç 100 yıl önce çizdikleri bölgenin kendi dinamikleriyle gelişmesinin önüne geçmek ve daha önemlisi bu gelişmeye öncülük edecek Türkiye'nin önünü kesmek.
Ne yazık ki bu küresel kirli tezgâhı bizim muhalefet görmek istemiyor. Başta CHP olmak üzere muhalefet partileri, paralelciler, eski merkez medya mensupları başından beri oturup kalkıp, bu gerçeği saklamak için Suriye'nin bu noktaya gelmesinden Türkiye'yi sorumlu tutuyor.
Bu zihniyetin, son versiyonunu Londra'da sahneye çıkan CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Gürsel Tekin'in açıklamalarında gördük. İki CHP'li, ne diktatör Esad'ın katliamlarına, ne İran- Esad- PYD ittifakının ne anlama geldiğine ve ne de küresel kirli oyuna değinmeden Türkiye'yi dünyaya aciz göstermeye çalışıyor. Israrla Türkiye'nin "tek suçlu ve çaresiz" olduğu vurgulanıyor.
CHP tabanının çizdiği Tekin, kendisinin ve partisinin nasıl zor durumda olduğunu unutup, İngilizlere bakın ne diyor: "Türkiye şu an zor durumda. Kendi topraklarında koalisyon ülkelerinin uçakları uçarken maalesef bizim uçaklarımız uçamaz durumda. Çok etkimiz yok şu anda."
Acaba, bir siyasetçinin kendi ülkesini bu düzeyde şikâyet edecek noktaya gelmesinin kolonyalist zihniyetle bir ilişkisi var mı? Bu durumun Suriye politikasını eleştirmenin ötesinde bir tavır olduğu ve kasıtlı yapıldığı çok açık.
Bu yüzden de, ne ABD ve AB'nin Suriye politikasındaki yanlışları görülüyor ne de Türkiye'nin haklı isyanı… En azından CHP'li bu iki siyasetçi, üç gün önce Hürriyet gazetesinde Cansu Çamlıbel'in Freedom House Başkanı Mark P. Lagon'la yaptığı söyleşiyi okusalardı sanmıyorum ama belki yine de biraz insaflı olurlardı. O söyleyişi hatırlatmakta yarar var.
ABD Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı, Küresel Siyaset ve Güvenlik Başkanlığı da yapan Lagon'un mültecilere ve basın özgürlüğüne ilişkin eleştirilerinin ön plana çıkartıldığı söyleşide, Suriye politikasına ilişkin şu sözleri, başta muhalefet partileri olmak üzere herkese kapak olacak nitelikte:
"Suriye meselesine analitik olarak baktığımızda ortaya çıkan şu: ABD ve AB hükümetleri hem mülteciler konusunda hem de Esad'ın katliamlarına yanıt verilmesi konusunda liderlik gösteremedi. IŞİD de tam bu noktadaki zafiyetten doğdu. Suriye'nin işgal edilmesi yerine içerdeki barışçıl muhalefetin desteklenmesi ve Esad'ın havadan bombardıman kabiliyetinin ortadan kaldırılması hedeflenebilirdi. Suriye'de Batı'nın yaptığı hatalar yüzünden yaşandı o mülteci akını."
Freedom House Başkanı Lagon'un basın özgürlükleri konusunda söylediklerini ciddiye alanların, Suriye politikasına ilişkin söyledikleriyle ilgilenmemeleri manidar değil mi? Lagon'un her satırı Türkiye'nin tezleriyle örtüşüyor:
"ABD ve AB hükümetleri Esad'ın katliamlarına yanıt verilmesi konusunda liderlik gösteremedi."
"IŞİD de tam bu noktadaki zafiyetten doğdu."
"İçerdeki barışçıl muhalefetin desteklenmesi Esad'ın havadan bombardıman kabiliyetinin ortadan kaldırılması hedeflenebilirdi."
Meseleye hesapsız yaklaşanların gördüğü gerçeği ne yazık ki bizim muhalefet partileri ve Ortadoğu uzmanı yazarlar görmüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan boşuna "milli ve yerli" olmaktan söz etmiyor, tabii ki anlayana…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA