Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Erich Fromm’dan Ergenekon’a bir hayat

Geçmiş darbeleri, Adnan Menderes, Deniz Gezmiş ve Erdal Eren'in hafızalarımızda derin yaralar açan idamlarıyla hatırlıyoruz. O yaraları iyileştirecek fırsatı bir türlü bulamadık. Bulduğumuzu sandığımızda da devreye 15 Temmuz kanlı darbe girişimini yapan FETÖ girdi ve başka bir zulme imza attı. Şimdi nereye dönüp baksak karşımıza bir Ergenekon mağduru çıkıyor. Bu pazar onlardan birinden söz edeceğim; Prof. Dr. Hüseyin Nazlıkul. Sevgili dostum, Vira Dergisi'nin sahibi Hakkı Şen'e iflah olmaz bel ağrılarından söz edince, lafı uzatmadan söyledi; "Sana randevu alıyorum ve gidiyorsun."
Dediği gibi gittim. Çok değil 10 dakika sonra odasına girdiğimde o ismi hatırladım ve sordum: "Ergenekon davasıyla bir ilişkiniz var mıydı?" Acı bir tebessümle cevap verdi: "Evet, o davadaki esrarengiz doktor benim."
Karşımda o günün medyasındaki "Küçük Ergenekon Hikayeleri"nin esrarengiz ismi bugünün Ergenekon mağduru doktor duruyordu. Farklı nedenlerle de olsa Tuncay Özkan, Şener Eruygur gibi enteresan isimlerle buluşması, "kumpasçı" FETÖ'nün kapsama alanına girmesine yetmiş ve tutuklanmıştı. Geride kalan o dava için şöyle diyordu: "Biz mağdur edildik ama asıl büyük mağduriyeti ülkemiz yaşadı."
Şimdi biraz yakın tarihten çıkıp, geriye, 1978'e gidelim. İsviçre'de bir salon. Salonu Almanya'dan gelen lise öğrencileri doldurmuş, ünlü bilim adamı Erich Fromm'un konferansı bekleniyor. Fromm, dünyada psikiyatri, sosyal psikoloji, sosyoloji, felsefe alanındaki çalışmaları ve kitaplarıyla tanınan saygın bir bilim adamı. Türkiye'de daha çok "Özgürlüğe Kaçış" kitabıyla tanınıyor. Konferans bittikten sonra arka sıralardan bir genç ayağa kalkar ve Fromm'a şu soruyu sorar:
"Sahip Olmak ya da Olmamak adlı kitabınızda, bildiğimiz anlamda varlık ve yokluğu mu anlatıyorsunuz yoksa bu isim daha çok yaratıcılıkla mı ilgili. Mesela erkek güçlü görünür ama yaratan, doğuran, dolayısıyla türün devamını sağlayan kadındır. Bunu mu anlatmak istediniz?"
Ünlü bilim adamı, konferanstan sonra soruyu soran o çocuğun kalmasını ister ve onunla tanışır. İşte o çocuk Kahramanmaraşlı Hüseyin Nazlıkul'dur. Fromm, sonra Nazlıkul'un babasına bir mektup yazar. Yeni bir eve taşınmalarını ve hayatı boyunca bütün okul masraflarını karşılamayı üstlenir. Baba önce karşı çıkar ama sonra kabul eder.
Nazlıkul, Almanya'ya döner ve Erich From bursuyla önce elektronik mühendisliği, sonra da tıp okur. Tıbbı çok sever. Giessen Üniversitesi'nde "Neural Therapy" alanında büyük tecrübe kazanır, modern tıpla geleneksel tıbbı sentezleyen yeni bir anlayış geliştirir.
Onun başarısıyla ilgili sadece şunu söyleyelim: Nöralterapi alanında gösterdiği başarılardan dolayı dünyada bu güne kadar sadece 8 kişiye verilen "Huneke Madalyası" sahibi...
Nazlıkul'un başka anlamlı çabaları da var. Yıl 1994. Bir aylığına doğa felaketi yaşayan Nikaragua'ya gider ve bir yıl kalır. Kaldığı ilçede halkla çok yakın ilişki kurar. Almanya'ya döndüğünde de o ilçe için kampanya başlatır ve modern bir hastane kurulmasını sağlar.
Ve yıl 2001... Bu kez Prof. Dr. Nazlıkul kimseye haber vermeden yıllar önce yardım ettiği o ilçeye gider. Çok değil ertesi gün, herkes geldiğini öğrenir. Resmi karşılama törenleri yapılır. Ama en ilginci hastanede olur. Karşılama törenine 80'e yakın küçük çocuk katılır. Hepsi tek tek doktorla tanıştırılır. Erkeklerin adı Hüseyin, kızların adı Nazlı'dır. Duygusal, müthiş bir sahne.
Prof. Dr. Nazlıkul çok sayıda kitabın da yazarı. Son kitabı "Duygusal Beyin, Bağırsak" ezberleri bozan ve keyifle okunan bir kitap.
Türkiye'nin bu başarılara ihtiyacı var, acıları yarıştırmaya değil.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA