Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Tehlikenin büyüğü

İran'daki terör saldırısı, Katar'a yönelik diplomatik ablukanın, tam da Suriye ve Musul'da DEAŞ yönelik operasyonlar sürerken gerçekleşmesi hiç hayra alamet değil. Bölgeye rahat yüzü göstermeyeceklerinin ve sürekli ateş hattında tutacaklarının işareti bu...
Belki Katar meselesi ekonomik "alver" lerle üstü örtülür ama İran ve Kürt meselesi dinecek gibi görünmüyor.
Bu sürecin bölgeyi derinden etkileyeceği ve Türkiye'yi de içine çekeceği çok açık. Çünkü pusuda bekleyen o kadar çok Türkiye düşmanı var ki, kimin nerede ne zaman harekete geçeceği bilinmez. Bu yüzden FETÖ ve PKK ile uğraşan güvenlik güçlerine şu sıralarda büyük görev düşüyor. Puslu havayı sevenlerin PKK'nın kirli kollarının yeniden harekete geçeceğinden söz ediliyor.
Türkiye, son 3-4 yıldır o kadar çok saldırıya uğradı ki, bugün Katar ve İran'ın başına örülmek istenen çorabın ne anlama geldiğini çok iyi biliyor.
Asıl merak edilen de bu bölgesel tezgahın nasıl bozulacağı... Türkiye, dışarıda diyalog siyaseti izleyerek ve Katar'la ilişkisine sahip çıkarak doğru bir hatta duruyor.
Ama bunu sadece Türkiye'nin yapması yetmiyor, İran'ın da, hatta Türkiye'nin içindeki muhalefet partilerinin de gelecek tehlikeyi görüp doğru pozisyon almaları gerekiyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun son çıkışları hayal kırıklığı yaratsa da CHP aklının buna izin vermeyeceğini umuyorum.
Çünkü bu gidişatın bir adım sonrası, çok yönlü etnik ve dini kaos hatta bölgesel savaş demek. Olup bitenlerin Türkiye'nin izlediği siyasetle de bir ilgisi yok.
Bırakın İran'a yönelik büyük operasyonu, sadece yakın vadede gerçekleşme ihtimali olan Rakka ve Musul operasyonları sonrasını bir düşünelim. DEAŞ ne yapacak ve nasıl bir rol verilecek? PKKPYD hattının durumu ne olacak? Goran ve PKK yoluyla sıkıştırılan Barzani'nin bağımsızlık referandumu çıkışı bölgeyi nasıl etkileyecek?
Şu tehlike de göz ardı edilmemeli ve ipuçları verildi.
İran'a yönelik operasyonda PKK-PYD hattına bir rol biçildi. Hatta PKK'nın İran kolu PJAK harekete geçti bile. İran'ın yıllardır destek verdiği PKK yarın İran'a yöneldiğinde ne olacak? İstemese de bunu yapacak.
Ve ne yazık ki yıllardır İran bu gerçeği bile bile güç sarhoşluğuna kapıldı ve şiddete destek veren bir siyaset izledi.
Gelinecek yer belli, bir yandan Şii- Sünni, öte yandan PKK-PYD üzerinden Türk-Arap-Fars ve Kürt etnik gerginliği.
Tam bir kurt kapanı...
Gelecek kaotik bir süreçten bölge halklarının, devletlerinin kârlı çıkma ihtimali olmadığı ve olmayacağı çok açık.
Bu yüzden bu süreçte, sadece bölge barışı için değil dünya barışı için Türkiye'nin izleyeceği siyaset ve rol çok önemli.
Önemi de tarihi derinliği kadar, demokrasi tecrübesinden, farklılıkları kabulünden ve sivil siyaset zemininin her zaman var olmasından kaynaklanıyor.
Bu çerçevede ezber bozan yeni bir bölgesel siyasi hamleye ihtiyaç var. Bu konuda sadece iktidardaki AK Parti değil, CHP, MHP ve HDP de elini taşın altın koyup kafa koymalı ve yeni yaklaşımlar önermeli.
Küresel güçlerin bölgeye dayattığı oldubittileri, mevcut iktidarı köşeye sıkıştırmanın bir vesilesi sayıp el ovuşturanlar hiç sevinmesin. Bu ateş herkesi yakar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA