Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Doğu Akdeniz’de enerji savaşı

Küresel dünyanın önemli gündemlerinden biri artık Doğu Akdeniz... Bölge, hem coğrafi olarak hem de doğalgaz ve petrol yataklarıyla yeni dünyanın merkezi pozisyonunda.
Bu yüzden büyük küçük bütün devletler arada. İnanılmaz rakamlardan söz ediliyor.
ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi verilerine göre Doğu Akdeniz'de yaklaşık 3.5 trilyon metreküp doğalgaz ve 2 milyar varil civarında petrol rezervi bulunuyor.
Devasa bir enerji rezervi bu... Bu rezervin küresel güçlerin iştihanı kabartmaması mümkün değil. ABD'den Rusya'ya, AB'den Çin'e herkesin gözü orada ve yüzlerce savaş gemisi bölgede cirit atıyor.
Uzun bir süredir bu gelişmeye hazırlık yapan Türkiye de vakit kaybetmeden, devreye girdi, Fatih ve Yavuz sondaj gemileri ve Barbaros Hayrettin Paşa sismik arama gemisiyle Doğu Akdeniz'de yerini aldı.
Bölgede, küresel ve bölgesel rekabetle birlikte gerilim de yükseldi. Bunun arka planında trilyon dolarlık enerji olduğu için; "Bu rezervlerin kime ait" olduğu çok çok önemli. Başta Türkiye olmak üzere bölgedeki her ülke bu küresel kavganın hedefinde...
Uluslararası hukuk bu hakkı denize kıyısı olan ülkelere veriyor. Buna da "Münhasır Ekonomik Bölge" (MEB) deniyor.
Türkiye, hak sahipliği açısından Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin başında geliyor.
Birkaç gündür bu konuda yazılan kitapları, analizleri okuyorum. İlk önemli çalışmalardan biri Dr. Tümgeneral Cihat Yaycı'nın Sorular ve Cevapları ile Münhasır Ekonomik Bölge kitabı.
O kitapta, Tümgeneral Yaycı, 1982 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre Münhasır Ekonomik Bölge'nin, kıyıdan 200 mil mesafeye kadar bir alanı kapsadığını belirtiyor ve o bölgeye ilişkin enerji dahil her türlü hakkın o ülkeye ait olduğunu söylüyor.
Ancak bunun o ülke tarafından ilan edilmesi gerekiyor.
İşte Türkiye açısından işin en ilginç yanı tam da burası... O bölgede 2 binli yılların başında enerji kaynakları olduğu keşfedilmiş ve birçok ülke, Münhasır Ekonomik Bölge ilan ederek enerji aramaya başlamış.
Örneğin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), KKTC'yi bile dikkate almadan daha 2004 yılında bu kararı almış.
2003'ten sonra Mısır, Lübnan ve İsrail de MEB sınırlandırma anlaşması imzalamış.
Libya ve Suriye de MEB ilan eden devletlerden.
Kısaca dünyada 30'u aşkın devlet tek taraflı Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmiş durumda.
Türkiye ise 1986 yılında Karadeniz'de MEB ilan ederken Akdeniz'de etmemiş.
Herhalde bir nedeni var. Dışişleri bürokrasisi bu konuya nasıl bakıyor bilmiyorum ama Tümamiral Yaycı, şu notları düşüyor:
"Devletimizin Doğu Akdeniz'de KKTC dışında kıyıdaş devletlerle anlaşma yapmayan ve özellikle MEB ilanında bulunmayan tek devlet olması bir vakıadır."
Peki etmeli mi?
İşin uzmanları, Türkiye'nin geç bile kaldığını söylüyor. Tümgeneral Yaycı, Doğu Akdeniz'de Yunanistan-GKRY ikilisinin deniz yetki alanlarının sınırlandırılması gerektiğini söylüyor ve şöyle diyor: " "Kıyıdaş devletler tarafından yapılan karşılıklı MEB anlaşmalarına daima itiraz eden devlet konumunda bulunmak yerine karşılıklı sınırlandırma anlaşmaları yapmaya hazır olduğumuzu beyan ederek Doğu Akdeniz'de MEB ilan edilmesi gerekmektedir." Türkiye'nin, BM nezdinde farklı girişimleri olduğu biliniyor. Ancak şu sorunun cevabı da merak ediliyor; bölgedeki bütün ülkeler MEB ilan ederken Türkiye'nin etmemesi ne anlama geliyor, özel bir nedeni mi var?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA