Türkiye'nin Irak'a yönelik politikasında akılcı değişiklikler yapıldı. Bu da Ankara'yı etkili bir aktör haline getiriyor. Irak politikasıyla yakından ilgilenen diplomatların da vurguladıkları gibi Ankara'nın her dediğini yaptırmak gibi bir gücü olmasa da (kaldı ki böyle bir güç hiçbir ülke veya grubun elinde yok) Türkiye'ye rağmen bir şeyler yapmak da kolay değil.
Burada 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinin olumlu sonuçlarından birisini daha görmek mümkün. Zira tezkere geçmiş olsaydı bugüne kadar süregelen takıntılardan ve Türkmen konusunda olduğu gibi yanlış tasavvurlardan kurtularak siyaset oluşturulması mümkün olmayacaktı. Uzun vadeye bakıldığında Irak'ın zaman içinde istikrara kavuşmasıyla Türkiye'nin yapıcı etkisinin artacağı da söylenebilir. Iraklı Kürtler'in yeni Irak'ta kazandıkları konumun kabullenilmesi Şiiler'in Irak'ın bundan sonraki yönetici halkı olacağı gerçeğine uyum gösterilmesi yeni siyasetin oluşturulabilmesini sağladı.
Türkiye bugün Kuzey Irak'taki Kürt bölgesinin ve olası bir federatif devletin dış dünyayla bağını kurabileceği yegane ülke. Celal Talabani'nin cumhurbaşkanı seçilmesinde oynadığı rolle Irak siyasetinin denklemlerinde belirleyici adımlar atabileceğini de gösterdi. Irak Başbakanı İbrahim Caferi'nin ilk dış ziyaretini Türkiye'ye yapması ve cuma namazını Başbakan Erdoğan ile kılması da diğer komşularla kıyaslandığında Türkiye'nin farklılığının altını çizen bir gösterge.
ABD ilişkilerinde PKK'nın rolü
Irak'ın tüm komşuları arasında bu ülkenin istikrarını, temsili bir yönetime kavuşmasını gerçekten isteyen tek ülke de aslında Türkiye. Yazık ki Ankara diplomasisinin oynadığı bu yapıcı rolün dünyada fark edildiğini söylemek mümkün değil.
Terör nedeniyle yaşamını kaybeden asker sayısının artması hemen her gün ülkenin çeşitli yerlerinden cenazelerin kalkması Türkiye açısından Irak denklemindeki en can acıtıcı konu. PKK'nın buradaki varlığının sona erdirilememesi tüm yetkililerin vurguladıkları gibi Türkiye-ABD ilişkilerindeki en önemli meselelerden biri. PKK'lıların yalnızca Kandil dağında bulunmadıkları Fırat vadisine indikleri, arada şehirlerde dolaştıkları biliniyor. Türkiye'nin beklentisi ABD'nin PKK'nın mali ve lojistik kaynaklarını kesmesi, örgüt elebaşılarının yakalanması ve teslim edilmesi, son aşamada da bir saldırıyla örgütün barınaksız bırakılması. ABD'nin imkansızlıklar nedeniyle yapmadığını söylediği PKK'ya yönelik bir operasyonun Başbakan'ın ziyaretinden sonra gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise yakında belli olur.
Kuzey'de istikrar sürer
Bunun ötesinde Irak'taki gelişmelerin ardından Türkiye'nin Türkmen politikasının iflas etmesi de daha sağlıklı bir siyasete yönelebilmenin önünü açtı. Türkmenler'in mezhepsel ve siyasal çeşitliliğini kabul ederek yürütülen bir siyasette, ortak bir platformun oluşturulması da kuşkusuz daha kolay olacaktır. Sonuçta Iraklı Kürtler yalnızca Türkiye'yi değil Iraklı Araplar'ı, Arap devletlerini ve İran'ı da rahatsız edecek bir hamleyle Kerkük'te bir oldu bitti yaratmaya kalkmadıkları taktirde Irak'ın kuzeyindeki nisbi istikrar da sürecektir.
Irak'ın bugünden yarına kendini toparlaması ve şiddet sarmalının bitmesi söz konusu değil. Ancak Türkiye tüm komşular içinde bunu gerçekten isteyen de tek ülke. Bunun önemi ve kazançları da daha uzun vadede ortaya çıkacaktır.