Türkiye'nin en iyi haber sitesi

SOLİ ÖZEL

Viraj

Irak'taki anayasa referandumunun ardından gelecek altı ay bu ülkenin ve bölgenin geleceği açısından belirleyici sayılabilir. Şiiler ve Kürtler'in oyları kabul zaten ettiğinden sonuç belli sayılır. Ancak sürecin meşruiyeti açısından Sünniler'in katılım ve oy verme oranları önem taşıyor. Bu bakımdan son haftalarda Sünni siyasi aktörlerin ret oyu vermek için dahi olsa sandık başına gitme kararı almaları önemli bir değişiklik sayılmalı.
Oylamaya katılma eyleminin kendisi demokratik meşruiyet açısından hayli anlamlı. Sünni grupların bir kısmı geçen ocak ayında yapılan seçimlere katılmamanın büyük bir hata olduğunu kabul etti. Bu yüzden aralık ayında yapılması gereken meclis seçimlerine de katılacaklar. Ondan sonra Sünniler siyasi süreç içinde kalır ve anayasa değiştirilerek talepleri karşılanabilirse Irak'ın bütünlüğünü korumak mümkün olabilir.
Sünniler'in bir kısmının anayasa oylamasına katılma ve hatta bazılarının olumlu oy verme yönünde tavır değiştirmesi, iki gelişmeye bağlanabilir. Bir yandan aralık ayında yapılması beklenen seçimlerin ardından anayasanın değiştirilebilmesi konusunda Şiiler ve Kürtler razı edildi. Diğer yandan işgale karşı çıkan Sünni grupların arasında sorunlar çıkmaya başladı. Hüseyin'in, ABD işgali başlamadan önce örgütlemeye başladığı, çoğunluğu eski Baasçılar'dan oluşan gruplar artık cihadcılardan yollarını ayırmak istiyor. Sünni azınlığın Irak'ı yönetmesi, tüm bölgedeki Sünni Araplar'ın mutlak hakimiyetinin parçasıydı. ABD'nin Irak'a saldırmasıyla hem rejim olarak Baasçılık hem de Sünni hakimiyeti bitti.

Bölünme riski ve çalkantı
Bu gelişme Irak içinde Şii ve Kürtleri ön plana çıkarırken bölge ülkelerinde de Şiilerin daha fazla hak talep edebilmelerinin önünü açtı. Sünni grupların giderek dozu artan Şiilere yönelik şiddetinin ardında kaybedilen iktidarı yeniden ele geçirme mücadelesi vardı. Şiilerin de bir kısmı, tıpkı Kürtler gibi Sünniler'i tamamen dışlayacak bir Irak'tan, hatta Irak'ın bölünmesinden yana tavır aldılar.
Bütün bu süreç içinde çok daha köklü sorular da gündeme geldi. Irak birarada tutulabilir mi? Daha önemlisi tutulmalı mı? Bugünkü Irak'ın ve tüm Ortadoğu'nun sınırları yalnızca 85 yıl önce çizildi ve doğal sayılamaz diyenler Irak'ı korumaya çalışmanın gereksizliğini vurguluyor. Ancak Irak'ın bölünmesi tüm bölgeyi şiddetli bir çalkantıya sokar.

Türkiye ziyaretleri önemliydi
Irak'ın bölünmesi bugünkü bağlamda bölgedeki ve dünyadaki güçlerin de işine gelmez. ABD bu bölünmeyi son tahlilde önleyemeyecek olsa bile başlangıç hedefinin veya şu andaki arzusunun bu olduğunu söylemek anlamlı değil. Tersine Irak Savaşı'nın sonucunda ABD, İran'ı bölgenin en güçlü ülkesi haline getirdi. Böyle bir durumda da İran ancak bütünlüğünü koruyabilen bir Irak tarafından dengelenebileceği için ABD'nin çıkarının da Irak'ın toprak bütünlüğünü korumakta olduğunu görmek gerekir.
Irak'ın geleceği Türkiye açısından da malum nedenlerle büyük önem taşıyor. Bir şekilde Türkiye ile ABD'nin buradaki ortak çıkarları konusunda mutabakata varmaları gerekecek. Bu bağlamda Irak'taki hemen tüm grupların temsilcilerinin geçen haftalarda Türkiye'ye gelmiş olması önemli gelişme sayılmalı. Ama Ankara açısından asıl dikkat edilecek gelişme Türkiye'ye gelecekte çok ihtiyaç duyacak olan Irak Kürtleri'nin alacağı tavırdır.
Türkiye ile Irak Kürtler'i arasındaki ilişkilerin ne şekilde gelişeceği ise Türkiye'deki Kürt meselesinin çözümü açısından AB süreci kadar önemli bir konu sayılmalıdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.