Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Türkiye’ye müjde, ‘üst akla’ mesaj

Goeben ve Breslau adlı iki Alman gemisinin, Ağustos 1914'te İstanbul'a sığınarak Osmanlı'ya devredilmelerinden ve Yavuz, Midilli adlarıyla Karadeniz'e çıkıp Rus limanlarını bombalamalarından 104 yıl sonra Güney Kore üretimi iki sondaj gemisi Türkiye tarafından satın alındı ve Yavuz, Fatih namı ile 'Mavi Vatan'a enerji seferine çıktı.

Gemilerden ikisinin isim benzerliği ile çağrışım yapan olaylardan ilki, Osmanlı İmparatorluğu'nu savaşa sokmak için Almanlar tarafından kurgulanmış ve iktidardaki İttihat ve Terakki'ye kabul ettirilmiş bir planın sonucuydu. İkinci olay ise, Türkiye Cumhuriyeti'nin, ak süt gibi helal olan rızkını uluslararası hukuka uygun biçimde Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de arama kararlılığının bir uzantısıdır.

Nitekim bu rızık arayışının ilk meyvesini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cuma günü Türk milletine verdiği müjde ile görmüş olduk. Erdoğan, 'büyük müjde'yi şu sözlerle verdi:

"Türkiye, tarihinin en büyük doğal gaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi. Fatih sondaj gemimiz, Tuna 1 (yeni adı Sakarya) kuyusundaki sondaj çalışmalarında 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfetmiştir. Bu rezerv, çok daha zengin bir kaynağın ilk parçasıdır."

Erdoğan; bu rezervi, Cumhuriyet'in 100. kuruluş yıldönümü olan 2023'te Türk milletinin kullanımına sunmayı hedeflediğimizi açıkladı ve aynı müjdeli haberi Akdeniz'den de beklediğimizi söyledi.

Akdeniz ve Karadeniz, son yılların sık kullanılan kavramı 'Mavi Vatan' ile artık daha belirgin biçimde gündemimizde. Ama aslında yüz yılı aşkındır tarihin kırılma anlarında olumlu veya olumsuz pek çok gelişmeye şahitlik ettiğimiz yerler. Bunlardan en olumsuzu Birinci Dünya Savaşı'na giriş öykümüz, en olumlusu ise 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nda ulaştığımız zafer. Ve büyük müjdenin açıklandığı 21 Ağustos 2020 tarihi, 18 Ağustos 1974'te Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan zaferle çıkmamızdan bu yana denizlerden aldığımız en iyi haber.

YAVUZ VE FATİH, YAVUZ VE MİDİLLİ

Birinci Dünya Savaşı'na girmemize sebep olan olay şöyle gerçekleşmişti:

8 Ağustos 1914'te Akdeniz ve Ege'de seyreden Goeben ve Breslau'yu İngiliz gemileri takip ediyordu. Alman hükümeti, Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Paşa'ya gemilerin Boğazlar'dan geçmesi için baskı yapmaya başladı.

Gemiler 11 Ağustos'ta Çanakkale'ye vardılar. Burada üç gün bekletildiler. Derken Enver Paşa'nın izniyle 16 Ağustos'ta İstanbul'a ulaştılar.

Osmanlı, bu gemileri 500 bin altın lira ödeyerek satın aldı. Gemilere resmi devir töreniyle Osmanlı bayrağının çekildiği tarih 16 Ağustos 1914'tür.

(Erdoğan'ın, müjdenin açıklanacağını söylediği tarih ise 19 Ağustos 2020'ye denk geldi.)

Gemilere Osmanlı bayrağı çekildi, ama kumandan hâlâ Alman Amiral Souchon'du. Hatta mürettebat da Almanlardan oluşuyordu. (Aslında bu yönüyle kelimenin literal ve mecazi manasıyla bir 'sahte bayrak' operasyonudur Rus limanlarının bombalanması… Yavuz ve Midilli ile birlikte yedi Osmanlı savaş gemisinin Karadeniz'e açılmış olması da bu tarihi gerçeği değiştirmez.)

Yavuz ile Midilli, 29 Ekim 1914'te Odesa, Sivastopol, Novorossiysk ve Feodosya limanlarını bombaladı. Böylece savaşa girdik.

(Osmanlı'nın yıkılışının ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin dokuz yıl sonra aynı gün (29 Ekim) kurulacak olması da anlamlı bir rastlantıdır.)

Midilli, Breslau adıyla 1911'de denize indirilmiş bir gemiydi. 20 Ocak 1918'de, İmroz (Gökçeada) Muharebesi esnasında beş mayına çarparak mürettebatın çoğunluğu ile birlikte sulara gömüldü.

Yavuz ise Goeben adıyla yine 1911'de denize indirildi. Pek çok deniz muharebesinden sağ çıktı. 1950 yılında hizmetten çekilene dek Türk Donanması'nın amiral gemisi olarak görev yaptı. Gemi, 1971'de parçaları 'jilet' yapılmak üzere M.K.E. Seyman'a satıldı.

O Yavuz'un adaşı olan derin sondaj gemisi Yavuz Sultan Selim'in ise ilk adı

Deepsea Metro I idi. Bu gemi, Güney Kore şirketi Hyundai Heavy Industries tarafından inşa edildi. Temmuz 2011'de denize indirilen gemi Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) tarafından Ekim 2018'de 262,5 milyon dolar karşılığında satın alındı.

Karadeniz'deki rezervi bulan, 'büyük müjde'nin kâşifi derin sondaj gemisi Fatih'in ise eski adı Deepsea Metro II idi. Yine TPAO tarafından satın alındıktan sonra adı Fatih oldu. Gemi, aynı Güney Kore firması tarafından inşa edildi ve Kasım 2011'de denize indirildi. Mayıs 2018'de Türkiye tarafından Yavuz'la yaklaşık aynı bedelle satın alındıktan sonra tamamen yerli, milli teknolojik imkânlarla donatıldı.

Fatih, denizlerde 12 bin metre derinlikte sondaj yapabilen bir gemi. İlk olarak Akdeniz'de görev başladı, Mayıs 2020'de Karadeniz'e geçti. Ve 'Sakarya' havzasındaki rezervi üç ay içinde buldu.

Bir de Kanuni adlı sondaj gemimiz var. Bunun sahibi de TPAO. Eski adı Sertao olan bu gemi, yine Güney Kore'de inşa edildikten sonra 2012'de denize indirildi. 2020'de açık artırmayla TPAO tarafından 37,5 milyon dolar karşılığında satın alındı. Mersin Taşucu Limanı'na getirildikten sonra adı Kanuni olarak değiştirildi. O da yakında faaliyetlerine başlayacak.

'NE DOĞU NE BATI, EKSEN TÜRKİYE'

Yine TPAO'nun sahibi olduğu sismik araştırma gemisi Barbaros Hayrettin Paşa ise 2011'de inşa edildi, 2013 yılında petrol ve doğalgaz araştırmalarında kullanılmak üzere Türkiye tarafından satın alındı. Oruç Reis ise Türkiye'nin tamamen kendi üretimi olan sismik araştırma gemisi.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'ne (MTA) ait olan gemi İstanbul Maritime Tersanesi'nde üretildi. Mart 2015'de denize indirildi.

MTA ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı işbirliğinde 2012 yılında tamamen yerli imkânlarla inşaasına başlanan Oruç Reis, ileri teknoloji ürünü birçok bilimsel ve teknik ekipmanla donatıldı. Gemi deniz tabanından itibaren 15 bin metre derinlikteki jeolojik yapıları görüntüleyebiliyor. Oruç Reis şu anda Doğu Akdeniz'de Türk savaş gemilerinin korumasında araştırmalarını sürdürüyor.

24 Kasım 2015 ile 10 Temmuz 2018 arasında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yapmış olan Berat Albayrak'ın bu beş gemiden dördünün faaliyete başlamasındaki ve dolayısıyla müjdenin keşfindeki emeği büyük.

Müjdenin açıklamasından önce "Hakikaten Türkiye için bir eksen değişikliği, değişim ve dönüşüm noktasında önemli bir süreç olacak" dediği rezerv keşfinin duyurulması sırasında Erdoğan'dan sonra konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, "Artık ne doğu, ne batı, yeni eksen Türkiye. Bu potansiyelle birlikte cari açığı değil, cari fazlayı, döviz fazlasını konuşacağımız yeni bir dönemin başladığını şu son saat içerisindeki bilgilendirmelerle görmüş oldum" diye konuştu.

BİDEN'IN SÖZLERİNDEKİ AKDENİZ AYRINTISI

Aralık 2019'da The New York Times'a verdiği röportajda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmekten söz ettiği için büyük tepki çeken ABD Başkan adayı Joe Biden'ın röportajında önemli bir ayrıntı var. (Şeytan ayrıntıda gizlidir). Diyor ki, "Bence bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek Türkiye'nin bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmek bizi son derece uğraştıracak. Özellikle Doğu Akdeniz'de petrolle ilgili faaliyetleri ve görüşülmesi uzun sürecek olan çok sayıda başka şey... Ama cevabım, evet endişeliyim."

Joe Biden'ın asıl derdi Doğu Akdeniz. Bu yüzden haddi aşan açıklamalarını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cuma günü açıkladığı büyük müjde ile birlikte ele alan bir yazı yazdım. Biden, o röportajda Türkiye'de muhalefeti destekleyerek Ak Parti iktidarını değiştireceğini ve en son yapabileceği şeyin 'Kürtler' (terör örgütü PYD diye tercüme edin) hakkında Erdoğan'a 'taviz vermek' olacağını söyledi.

O röportajın önemli kısımlarının tercümesi şöyle:

"Bence hemen Erdoğan'a çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım. Parlamentoya katkı sunmak isteyen Kürt toplumunu entegre etmek için.

Erdoğan bedel ödemeli. Nasıl çalışacaklarını anlamak için çevresinde savaş uçağı uçurdukları hava savunma sistemi olduğuna göre ona belli silahları satmaya devam edip etmeyeceğimiz konusunda bedel ödemeli. Yani çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi onlarla daha doğrudan temasa geçip Erdoğan'ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve güçlendirmeliyiz görüşündeyim. Darbe ile değil... Darbe ile değil (Nedense iki kere darbe ile değil deme ihtiyacını hissediyor.) ama seçim süreciyle..."

BİDEN 'EŞCİNSEL EVLİLİĞİ'Nİ SAVUNUYOR

3 Kasım 2020'de yapılacak 59. ABD Başkanlık seçimlerinde Demokratik Parti'nin adayı olan Joe Biden, kilisenin kamu hayatında yeri olmadığını savunan ve eşcinsel evliliklerinin yasallaştırılmasını da destekleyen bir politikacı.

Joe Biden, 20 Ocak 2009 ve 20 Ocak 2017 tarihleri arasında Obama döneminde Başkan Yardımcılığı yaptı. Seçilirse 78 yaşında göreve başladığında ABD'nin en yaşlı başkanı olacak.

Joe Biden, 20 Kasım 1942 Pensilvanya doğumlu. Biden'ın iki evliliğinden dört çocuğu oldu. 1972 yılında otomobil kazasında ilk karısını ve henüz bebek olan kızını kaybetti. 2015 yılında oğlu Beau Biden beyin kanserinden öldü.

Biden, 1965 yılında Delware Üniversitesi'nde siyaset bilimi okudu. Ardından Syracuse Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Bir süre avukatlık yaptı. 1970 yılında New Castle County Meclisi'ne, 1972 yılında da Senato'ya seçildi.

2008 ABD başkanlık seçimlerinde Demokratik Partiden başkanlığa adaylığını koydu, ancak Iowa ön seçimlerinde başarısızlığa uğraması nedeniyle adaylıktan çekildi.

ROCKEFELLER'IN KONSEYİ BİDEN İÇİN NE DİYOR?

Meşhur John Davinson Rockefeller'ın kurucusu olduğu (Kuruluş yılı 1921)

Council on Foreign Relations'ın (Dış İlişkiler Konseyi) sitesinde 24 Aralık 2019'da Joe Biden ile ilgili önemli bir makale yayınlandı. Bu makaleye geçmeden önce Rocfekeller'la ilgili bir iki cümle sarfedelim: Vikipedia İngilizce'de tüm zamanların en varlıklı Amerikalısı ve modern tarihteki en zengin insan olarak nitelendirilmiş. 1839'da Richford New York doğumlu olan Rockfelller, petrol sayesinde zengin olmuş biri. Onun öyküsü, 'fosil yakıt sömürgeciliği' sayesinde bugün ulus devletlere kafa tutacak bir küresel sermaye büyüklüğüne nasıl erişildiğinin de göstergesi.

İşte o Rockefeller'ın kurduğu CFR'nin yazarı Kamala Harris'in analizinde Joe Biden'ın dış politika stratejisine dair pek çok önemli ayrıntı var. Bunlar arasından bizi en çok ilgilendirenler şunlar:

Biden, Türkiye'nin Kuzey Suriye'de PYD'ye yönelik askeri operasyonlarından ötürü ağır bir bedel ödemesi gerektiğini söylüyor. Trump'un Kuzey Suriye'deki ABD birliklerinin çekilmesi yönündeki kararını kınıyor. Bunu Kürtler'e (Kürtler dediği sadece PYD) 'ihanet' olarak görüyor ve hatta dış politika açısından ABD başkanlarından birinin modern tarihte yaptığı en en utanç verici şey olarak nitelendiriyor.

Daha da ötesi şu: ABD'nin Türkiye'de nükleer silah bulundurmasından (İncirlik'i kast ediyor. 15 Temmuz'da nükleer silahlar IŞİD'in eline geçebilir bile demişlerdi) çok kaygılıymış!

15 TEMMUZ İÇİN ÖZÜR DİLEMİŞTİ!

Aynı Biden, 15 Temmuz döneminde 'ABD Başkan Yardımcısı' sıfatını taşıyordu ve darbe girişiminden tam 1,5 ay sonra 'özür' için geldiği Ankara'da Erdoğan'a, "Darbe girişimine gerektiği gibi tepki veremediğimiz için şahsen Türkiye'ye geldim. Özür dilerim, keşke daha önce gelebilseydim" demişti.

Biden'ın Suriye ve PYD politikasına ilişkin sözleri bizzat CFR'ye yaptığı açıklamalardan derlenmiş. Onu iyi tanımak için bunları bilmekte fayda var. Biden'ı daha yakından tanımak için okunması gereken makalelerden biri de Politico adlı internet dergisinde yayınlanan bir makale. Politico, Virginia merkezli bir gazetecilik organizasyonu. Cumhuriyetçilere yakın bir organizasyon. Bu organizasyonun dergisinde yayınlanan 'Başkan Cesaret Vermiyordu/Obama'nın Biden Hakkındaki Esas Görüşü' başlıklı makalenin önemli kısımlarından çevirileri aktaralım:

"Obama yönetiminin Savunma Bakanı Leon Panetta: 'Biden, her koşulda Obama'yı savunma ve onu destekleme anlamında, hatta Obama'nın yaptıkları konusunda onunla fikir ayrılığına düştüğünde dahi ona karşı sadık biriydi. Bir ölçüde çoğu zaman sadakatin prim yapmadığını da hissediyordu.

Biden'ın gafları ve disiplinsizliği neredeyse memur titizliği gösteren Obama'ya kıyasla alay konusu oluyordu.

Başkan ile aynı düşünce yapısında olduğu bilinen Obama'nın geçmiş dönem ulusal güvenlik danışman yardımcısı Ben Rhodes, hatıralarında 'Durum odasında Biden güdümsüz füze gibidir' diye yazdı.

Biden, Nixon'ın büyük bir oy farkıyla yeniden başkan seçildiği dönemde 29 yaşında Senato'ya seçilmiş ve 36 yıl hizmet etmişti ve Washington siyasetine yönelik bir dizi becerileri vardı.

Hillary Clinton, Obama ve Biden arasına giren üçüncü kişiydi.

Kurmayların ifade ettiğine göre Obama ve Biden politika oluşturma konusunda kutup kutuba zıtlardı. Obama en mantıklı ve etkili çıktı için verilere odaklanırken Biden ise geçirilecek bir kanunun doğduğu yer olan Pennsylvania Scranton'daki bir işçi sınıfı kişiyi nasıl etkileyeceğine dair hikâyeler anlatırdı.

Biden, 2017'de yayınlanan 'Söz Ver Baba' (Promise Me, Dad) adlı kitabında Obama'nın 'zarif bir biçimde aksi yönde fikir sunduğunu' hatırlattı.

Biden, 'Ayrıca Hillary Clinton'ın aday olacağına neredeyse kesin karar verdiğine inanıyorum ki bu, onun için iyi bir şeydi' diye yazdı. Bir kampanya sözcüsü, toplantıda Obama'nın ayrıca, 'Önümüzdeki sekiz yıl içinde herhangi birini başkan olarak atayabilirsem Joe, o sen olurdun' dediğini ekledi.

Clinton'ın yörüngesinde Biden'a yönelik küçümseyici bir tavır da vardı. Neera Tanden, daha sonra WikiLeaks tarafından ifşa edilen bir e-postada 2015'te Podesta'ya şunları yazdı: 'Biden'ın adaylığını koymasının iyi yanı, Hillary'yi çok daha iyi gösterecek olması."

Politico'da yayınlanan bu satırlar, Aralık 2019'da yaptığı Türkiye aleyhtarlığı ile gündem olan Biden'ın müktesebatı hakkında fikir veriyor. (Ayrıntıları merak edenler için yazının linki: https://www.politico.com/news/magazine/2020/08/14/obama-biden-relationship-393570)

Cumhuriyetler'in adayı mevcut Başkan Donald Trump, "Erdoğan çok zeki, Biden onunla baş edemez. Satranç ustası Erdoğan'la baş edecek lider lazım" derken pek de haksız sayılmaz. Kendisi bu kriteri ne kadar karşılıyor tartışılır, ama zamanımızın güçlü liderlikler zamanı olduğu izahtan vareste. Joe Biden, ne kadar Türkiye aleyhtarı bir çizgide olursa olsun güçlü bir lider olmamanın ceremesini çekecektir.

MUHATAP MUHALEFET, AMA TEPKİ İKTİDARDAN

Joe Biden'ın açıklamalarına asıl muhabatı olan muhalefetten ziyade iktidar cephesinden tepki geldi. En sert tepkiyi gösterenlerden biri de Cumhur İttifakı'nın bileşeni MHP'nin Lideri Devlet Bahçeli idi. Bahçeli şöyle konuştu:

"Biden'ın bedel ödemesi gerektiğini vurguladığı Cumhurbaşkanımızı ve iktidarını, darbe yerine seçimle devirme çağrısı, bunu ise muhalefeti öncekinden farklı olarak daha güçlendirip destekleme amacı iki tarafı keskin bir bıçaktan farklı değildir. Muhalefet olarak kastettiği malum partilerin bugüne kadar verdiği tepkiler sönük, silik ve etkisizdir. CHP Genel Başkanı'yla birlikte parti sözcülerinin açıklamanın içeriğini değil de zamanlamasını, hükümeti eleştirmeleri Türkiye sevgisinden yoksun bir siyaset köhneliği örneğidir.

Atatürk'ün kurduğu partinin FETÖ ile PKK'nın çekim alanına kapılması, emperyalizme sessiz kalması, takip ettiği muhalefet stratejisini Türkiye'nin aleyhine icra etmesi bir yanda akıl tutulmasıyla diğer yanda siyasi tutsaklıkla izah edilebilecektir. CHP geçmişini çiğneyip geleceğini haciz ettiren yozlaşmış ve işbirlikçiliğe gömülmüş bir siyaset modelidir. Joe Biden, CHP'nin üst aklıdır."

Joe Biden, yaşının ve Amerikalı seçmenin yüzde 40'ına göre muzdarip olduğu demansın etkisiyle ABD'nin Türkiye'yi dizayn ettiği dönemlerin özlemini çekiyor olabilir. Türkiye'de muhalefetin 'üst akıllığı'na soyunmaya da çalışabilir. Ancak Biden, metnin yukarı kısımlarında yabancı kaynaklardan aktarılan bilgi ve kanaatler sayesinde gördünüz ki 'üst akıl' fonksiyonunu yerine getirebilecek niteliklere haiz biri değil.

Biden, söylemlerinden anladığımız kadarıyla, kendi ülkesinin çıkarlarını korumaktan ziyade Türkiye'nin meşru haklarını baltalama peşinde olacak. Belli ki en çok da Türkiye'nin ak süt gibi helal olan rızkını uluslararası hukuka uygun biçimde Doğu Akdeniz'de aramasından rahatsız. Akdeniz'le ilgili 'gevelediği' cümleler de bunun kanıtı.

5 Ocak 2020'de bu köşede yayınlanan Doğu Akdeniz'in 2020 haritası başlıklı yazıda (Gerçi yazı; denizler değil, Adana üzerineydi) "Doğu Akdeniz, şimdilerde dünyaya kafa tutarak hidrokarbon kaynakları aradığımız (bulacağız, eli kulağındadır) 'mavi vatan' sathı…" diye yazmıştık.

İlk müjde; Doğu Akdeniz'den değil, Karadeniz'den geldi. Ama Akdeniz'den gelecek müjde de eli kulağındadır. Eli kulağındadır, Türkiye'ye yeni müjdeler, 'üst akla' yeni mesajlar…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA