Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

FETÖ’de ‘post-Gülen dönemi’ senaryoları

Bugün, bu yazının yazıldığı cuma günü, 15 Temmuz darbe girişimi ve milletimizin eşsiz direnişinin altıncı yıldönümü… Bundan altı yıl önce tıpkı 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 darbelerinde olduğu gibi yine bir cuma günü bu milletin iradesini gasp etmeye çalışanların hain planı bertaraf edildi.

15 Temmuz ruhunu, özellikle darbeye 'tiyatro' diyen; milleti, milletin seçtiği lideri ve milli kadroları hedef alan hain operasyona karşı spontane bir seferberlik haliyle yürütülen muharebeyi küçültmeye çalışan her yaklaşımı bertaraf etmek için canla başla çalışmaya devam etmeliyiz.

Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin, öncesinde 'özel harp hazırlıkları' gerektiren böylesi bir direnişin mistik bir ruhla kendiliğinden canlanışına şahit olamazsınız. Öyle ki, âni seferberlik hallerine alışkın Türkiye bile böylesi özgün bir örneğe alışkın değildir. Devlet gücünün tökezlediği yerde milletin doğal seferberliğinin tek örneğidir 15 Temmuz.

YILDIRIM-ÖZCAN KAVGASI DERİNLEŞECEK

Bu yıl 15 Temmuz, hain girişimin baş müsebbibi FETÖ Lideri Fetullah Gülen'in ağır hasta olduğu bilgisi ve ölümü sonrasında örgütün nasıl 'metamorfoz' geçireceği tartışmayla birlikte geçti.

Gülen, bundan bir hafta önce, 8 Temmuz'da hastaneye kaldırıldı. FETÖ Lideri'nin, Pensilvanya Saylorsburg'daki malikânesinden 150 km uzaklıkta New Jersey'de bir hastaneye yatırılması önemli bir kırılma anıydı. Gülen, 21 Mart 1999'da gittiği çiftlikten ilk kez bu kadar uzaklaştı.

Gülen'i hastaneye kaldıran da, onun yeğeniyle evli olan 'özel kalem imamı' Cevdet Türkyolu idi. Gülen'in vekâleti Suat Yıldırım'a verdiği yönünde bilgiler var. FETÖ Lideri'nin, örgütte en güvendiği isim Âl-i Heyet üyesi Suat Yıldırım.

Suat Yıldırım bir ilahiyat profesörü. Kuran mealinde ayetler arasına İncil ve Tevrat'tan alıntılar koymuş biri. Bu 'sözde meal', örgütün amiral yayın organı Zaman Gazetesi'nce basılıp dağıtıldı. Yıldırım, örgütün entelektüel ve doktrinel kanadını temsil ediyor. Ancak açık söyleyeyim, Mustafa Özcan'ın becerdiği kirli mahrem işleri beceremez. Bu yöntemleri iyi kullanan Özcan ile Yıldırım arasındaki rekabet, kavga, mücadele Gülen sonrası dönemde derinleşecektir.

TECESSÜS İŞLERİNDEN SORUMLU 'SÜPER İMAM'

FETÖ'nün illegal örgütlenmesini yöneten Fatih Üniversitesi eski Mütevelli Heyeti Başkanı ve eski Türkiye İmamı Mustafa Özcan, 15 Temmuz darbe girişiminden çok önce 7 Ocak 2014'te yurtdışına kaçtı. Özcan için örgütün tecessüs işlerinden sorumlu 'süper imamı' diyebiliriz.

Ben FETÖ'ye istihbarattan ziyade tecessüs örgütü denilmesinden yanayım. İstihbarat başka, tecessüs (kendisini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma) başka şeydir. Bir tecessüs erbabı olan Mustafa Özcan, örgütün kaset ve kirli işler arşivine sahip biri.

Mustafa Özcan da tıpkı Suat Yıldırım gibi Fetullah Gülen'in doğrudan atamasını yaptığı 'Yedinci Kat'ta yer alıyor. Yıldırım ve Özcan haricinde bu kadroda Şerif Ali Tekalan, Mehmet Ali Şengül gibi isimler var.

Mustafa Özcan, FETÖ'yü ilk deşifre eden isimlerden biri olan akademisyen, yazar Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastının da baş zanlısı. FETÖ ve CIA iltisaklarından ötürü tutuklu yargılanan eski istihbaratçı Enver Altaylı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda Ekim 2016'da verdiği ifadede eski siyasetçi Halil Şıvgın'ın ofisinde Hablemitoğlu ile FETÖ'nün Türkiye imamı Mustafa Özcan'ın bir araya geldiğini öğrendiğini, ama kendisinin orada olmadığını söylemişti. Ancak HTS kayıtları ve tanık anlatımları, Altaylı'nın bu konuda yalan konuştuğunu ortaya koydu. Altaylı'nın, Hablemitoğlu ile üç ayda birden fazla kez görüştüğü belirlendi. Bu görüşmelerde Mustafa Özcan da vardı.

Mustafa Özcan, MİT'in, TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'na gönderdiği 22 Mayıs 2017 tarihli yazıdaki bir cümleye göre örgütün yabancı istihbarat servislerle bağlantısını da sağlayan önemli bir isim:

"FETÖ/PDY'nin lider kadrosunda yer alan Mustafa Özcan'ın 10/10/2013'te F. Gülen'i; MİT Müsteşarlığı'nın ABD'de örgüte karşı yürüttüğü faaliyetlerden irtibat kanalları aracılığıyla haberdar olduğundan bahisle uyarması örgütün yabancı istihbarat servisleriyle ilişkisi bağlamındaki somut/ spesifik vakalardan biridir."

ÖRGÜT, GÜLEN'İN ÖLÜMÜNE HAZIR!

Gülen, kaderin ironik, anlamlı bir tecellisi olarak 15 Temmuz'da ölmedi, ama bu son hastane olayı post-Gülen dönemine hazırlık sürecini hızlandırdı. 'Örgüt, Gülen'in ölümüne artık hazır' diyebiliriz.

Dün FETÖ'nün kalemşörlerinden biri, Fetullah Gülen'in kaldığı hastaneden kampa döndüğünü yazdı ve bazı görüntüler paylaştı. Görüntüler eski mi yeni mi orası bilinmez. Bunlarda yalan bitmez, malum.

Ayrıca macun tüpten çıktı, örgütte taht kavgaları başladı. Gülen'in ölümü, örgütte ciddi bir sarsılmaya yol açacak, bununla birlikte örgütün küresel manada tasfiyesi gibi bir sonuç doğurmayacaktır. Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra terör örgütü PKK'nın geçirdiği evrim sürecini hatırlayın. Örgüt varlığını devam ettirdi, FETÖ de Türkiye Cumhuriyeti ulus devleti için başat tehdit olmaktan çıkarılsa da küresel ölçekte hep kullanışlı olmaya devam edecek ve ilk fırsatta, ilk zaafta Türkiye'ye karşı da kullanılmaya çalışılacaktır.

15 Temmuz'un altıncı yıldönümü vesilesi ile Semih Terzi'yi vurarak darbenin seyrini değiştiren ve böylelikle 15 Temmuz'un Hasan Tahsin'i olan Ömer Halisdemir, hikâyesi güçlü, dost canlısı, nüktedan ağabeyimiz Erol Olçok ve mütebessim arkadaşımız Mustafa Cambaz'ın şahsında tüm 15 Temmuz şehitlerini tekraren saygı ve minnetle anıyorum. Şehitlerimizin, gazilerimizin, milletimizin destansı direnişi olmasaydı 15 Temmuz sonrası bildiğimiz anlamda bir Türkiye kalmayacaktı.

Allah; bu güzel ülkeyi -milletimizin yeniden 15 Temmuz destanı yazmasını gerektirecek- yeni belalardan korusun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA