Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

21. Yüzyıl’ın yalnızlık tezahürleri üzerine

"Ağlarım, inlerim duyanım olmaz

Allah için gelip soranım olmaz

Ölsem bir köşede duyanım olmaz

Arkadaşsız, dostsuz tek başımayım."

Yukarıdaki 'lyrics', yani şarkı sözleri; Müslüm Gürses'in Temmuz 1988 çıkışlı Dertler İnsanı adlı albümünden Tek Başımayım adlı şarkının nakaratı.

Müslüm Gürses, İspanyolca'da toplumun alt tabakalarını anlatmak için kullanılan 'pikaro' adlı kesime 1960'ların sonundan 21. Yüzyıl'ın ilk 10 yılına kadar seslenmiş bir sanatçımız. Onun yorumladığı şarkılarda anlatılan yalnızlık, 20. Yüzyıl'a özgü olmakla birlikte daha ziyade bugünlerin yalnızlığına tekabül eder. Pikaro kelimesinden ilham alan 'Pikaresk Roman' namlı roman türü de şehirlerin periferilerinde, yani çevrelerinde yaşayan ve ekonomik/toplumsal açıdan yalnızlaştırılmış insanları anlatıyordu.

Yalnızlık teması, gerek müzikte, gerekse edebiyatta sıklıkla işlenmiştir. Zaman zaman felsefe tarihinde de örneklerini gördüğümüz üzere yalnızlığa övgünün fetişleştirildiği de müşahede edilir. Tabii eğer düşünür veya yazarsanız, ekonomik durumunuz da müsaitse ve de yalnızlığı seven bir insansanız bunun hayatta bir karşılığı vardır. Ama yalnızlık toplumun genel ruh sağlığı ve gelenekler açısından tavsiye edilir bir şey değildir.

TÜİK ARAŞTIRMASI: YALNIZLIK ARTIYOR

Bu hafta Üç Boyutlu Portre'ye, Arabesk ve Pikaresk cümlelerle başlama vesilem; güncel bir araştırmanın düşündürücü sonuçları. Araştırma, devletin bir numaralı istatistik kurumuna; Türkiye İstatistik Kurumu'na, kısa adıyla TÜİK'e ait. Türkiye'de tek kişilik hane halkı sayısı 2023'te yaklaşık 5,2 milyon oldu. Ve daha vahimi, rakamlara göre son 10 yılda yalnızlaşmada tam yüzde 77,2 artış söz konusu.

Tabii evlilikler azalıp boşanmalar artınca olacağı buydu. TÜİK araştırmasının dikkat çekici bulgularından biri en fazla yalnızlığın büyükşehirlerde olması. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Bursa gibi şehirlerimiz yalnızlaşmada 'bayrağı taşıyor'. Şehir hayatı demek, pek çok açıdan yalnızlık demek. İster Arabesk'in hitap ettiği şehirlerin kenar mahallelerinde, isterse zengin muhitlerinde mukim olsun, yalnızların sayısında ciddi artış var. Demek ki hızlı şehirleşme de yalnızlığımızı besliyor.

Filozofların kahir ekseriyeti, tarih boyunca yalnızlığı; ama 'tercih edilmiş' olanını övüp durdular. Bunlardan en çok göze çarpanı, hayat üzerine enteresan analizleriyle tanınan 19. Yüzyıl'ın büyük Alman filozofu Arthur Schopenhauer'dur. Misal şöyle bir lafı var babanın: "Yalnızlık, bütün seçkin zihinlerin kaderidir." İyi de herkes filozof değil, bu bir. İkincisi; ömrünün ilk yarısında gününü gün etmiş bir adamdır Schopenhauer. Ve arasının hiç de iyi olmadığı anasından kalan mirasın da etkisiyle ikinci yarıda (Ömrün ikinci yarısı kavramına sık başvurur) hiçbir maddi zorluk çekmemiş biridir.

Yalnızlık insana mahsus değildir. Hiçbir kitap, hiçbir para bir insanın verebileceğini veremez. Ama millet olarak yalnızlığımız artıyor. Dünyada da trend böyle. Gazetemizin Dış Haberler Müdürü Bercan Tutar'ın verdiği bilgiye göre ABD San Francisco'da kedi ve köpekli insan sayısı, çocuklu aile sayısını geçmiş.

TEMEL SEBEP SOSYAL MEDYA

Peki, yalnızlaşma; küresel ve ulusal ölçekte neden bu kadar arttı? Bana göre bir numaralı sebep, sosyal medyanın yanlış kullanımı. İletişimin bu kadar arttığı bir çağda yalnızlaşmak Hegelian deyimle zamanın ruhunun ironik bir tecellisi. Yahu Ferhat, sen de gene şeytanı buldun, sosyal medyayı suçlayıp işin içinden çıkıyorsun diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama inanın, en temel parametre sosyal medya. Kim ne derse desin sosyal medya, 'asosyal' bir neslin gelmesine neden olmak bir yana, X'ten başlayarak orta ve üstü nesillerin yalnızlığını da artıran bir faktöre dönüştü.

Tabii ekonomik sebepler de yalnızlaşmada belirleyici. Parasal zorunluluklar, birleştiren değil, ayrıştıran bir etkene dönüştü. İstisnalar kaideyi bozmaz ama çoğu kimse; birlikteliği/evliliği; ekonomik açıdan kendini güvenceye almanın bir yolu olarak görmeye başladı. Ve bu global ekonomik buhranda ekonomik güvence de giderek az bulunur bir şey haline geldi.

Her şeyi bir potansiyel milli güvenlik tehdidi olarak ele alıyor değilim; ama 5,2 milyon milletimizin toplam nüfusunun 16'da birine tekabül ediyor. Yavaş yavaş nüfusu yaşlanmakta olan bir ülke olduğumuzu da hatırda tutarsak bunun yakın gelecekte değil, daha şimdiden bir ulusal güvenlik problemine dönüşme riski var.

Arabesk'in boyun eğdiği, Pikaresk'in de resmettiği yalnızlığın müzik ve edebiyat sanatlarında gideri olsa da siyasi ve toplumsal açıdan bir mesele olduğu muhakkak. Devlet, TÜİK vasıtasıyla teşhisi rakamlarla koymuş ortaya. Ancak tedavi; devletten ziyade millete, ailelere ve giderek bireylere düşüyor. 21. Yüzyıl'ın ilk çeyreğinin sonuna geldiğimiz bu evrede; 2050'leri, 2100'leri millet olarak yalnız geçirmememiz için herkesin, her kesimin üzerine düşen görevler var.

Doğarken yalnız doğar, ölürken yalnız ölürüz. Ama hayat dediğimiz o ara evrede kahir ekseriyet olarak yalnız olamayız. Ezcümle yalnızlığın 21. Yüzyıl tezahürleri; riskin yaklaşmakta olduğunu, hatta geldiğini haber veriyor bize.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA