Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Gelenek, yenilik ve İstanbul

Gerçekten bin bir zahmetle ve üstünde iğneyle kuyu kazarcasına uğraşılan All Arts İstanbul Fuarı nihayet açıldı. Bugün bitecek olan fuarda geleneksel sanatlarımız, eski ve yeni örnekleriyle sergileniyor. Ama modern sanatın çok önemli örnekleri var. Böyle bir fuar düşüncesi nasıl gelişti? Her şeyden önce böyle bir ihtiyaç tespit edildi. Ne var ki, bu alan, çağdaş sanat dünyasında olduğu gibi sağlam ve 'standart' bir piyasaya sahip değil. Halbuki o emek birikimi de değerlendirilmeyi bekliyor. Belli bir ekonomiyle bütünleşmemiş bir sanat alanının gelişmeye açık olması çokzor.

FUARIN İSTANBUL'A ETKİSİ
İkinci büyük mesele antikadır. Batı tarzı antikayı değil, Selçuklu/Osmanlı/İslam birikimini kastediyorum. Bugün Körfez bölgesinde, Katar'da örneğin, sayısız yeni müze açılıyor. Bu müzeler, söz konusu birikimin eserlerini sergiliyor. O eserler sadece Londra, Paris, Cenevre, New York gibi merkezlerde alınıp satılıyor. Osmanlı/İslam birikimi de o pazarlarda alıcı buluyor. Oysa İstanbul, hızla bir dünya metropolü niteliği kazanıyor. Kısa sürede fuar, büyüyerek bu alanda da İstanbul'u haritaya oturtacak. Bu sonucun sağlanması, antikayla ilgili mevzuatın değişmesine de bağlı. Üçüncü mesele ise geçmiş birikime yönelik koleksiyonlar. Çeşitli isimlerin elinde büyük koleksiyonlar olduğunu biliyoruz. Ne var ki, bu koleksiyonlar, çok dağınık. Fuar, bu koleksiyonlardan bazı örneklerle bu yöndeki duyarlılıkları ve yeni biriktirme meraklarını ateşlemek niyetindedir. Bütün bunlar çok önemli fakat daha teknik konular. Beni işin kültürel yanı ilgilendiriyor. Türkiye, geçmiş kültürel birikimiyle nasıl bir ilişki kuracağını Cumhuriyet döneminde bilemedi. Uzun süre geçmişin toptan reddi ve inkarıyla yaşadı. Daha sonra sol 'yeniden üretim' mantığıyla ve Gökalp'ten gelen bir anlayışla 'Batı kılıfı içinde yerli öz' muhakemesiyle hareket etti. Sağ ise kendisini geçmiş birikimin mirasçısı olarak görürken, Batı'ya sırtını döndü. Bu zıtlaşma, Doğu-Batı, gelenekçi/gelecekçi ikilemleri olarak zihniyet dünyamızı tayin etti. Bu ikilemin aşıldığı bir dönemdeyiz. Gene de eskiye eski nazarla bakmıyoruz. Bu anlayışı ben, fuarda düzenlediğim bir sergiyle göstermeye çalıştım. Kendisine müteşekkir olduğum Öner Kocabeyoğlu'nun büyük koleksiyonundan özellikle Hakkı Anlı, Selim Turan, Mübin Orhon, Ferruh Başağa, Fahrelnissa Zeyd, Nejat Melih, Ömer Uluç, Ergin İnan, Burhan Doğançay gibi sanatçıların yapıtlarından bir seçki hazırlayarak klasik hattın, istif düzeninin, soyutlamaların 'modern' tasavvur içinde nasıl gizli biçimde devam ettiğini göstermeye çalıştım. Sanırım yeni bazı sentezlere ulaşacak bir sergi çıkarabildik. O sergi Remzi Gür Bey'in 15. yüzyıla kadar geri giden muhteşem padişah fermanları koleksiyonuyla, Hasan Çelebi üstadın, Efdalüddin Kılıç hocanın bugün çok farklı bir anlayışla üretilmiş hatlarıyla yan yana durdu. Bana göre fuar, 150 yıllık kültürel ikilemimize son verdi. Klasiğin, modernin ve çağdaşın birlikte olabileceğini, hepsinin bizim olduğunu gösterdi. Gelecek yıllarda buraya antikacıların getireceği Bizans yapıtları girer. Üstünde oturduğumuz toprakların büyük kültür birikimini her yönüyle kuşatırız. Büyük bir başarıydı fuar. Ama kültür dünyamız bakımından önümüzdeki yıllarda çok daha büyük gelişmeler sağlayacağına ayrıca inanıyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA