Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

İstanbul'un gerçek fethi

İstanbul'un fethi Türkiye'de belli bir çevrenin kurucu zihninde daima önemli bir rol oynadı. Şimdi muhafazakar kesim dediğimiz, daha önce 'Türk sağı' diye adlandırdığımız bu çevre 'fetih' olgusunu kendisine bir model, bir yol gösterici ve ideolojik arka planı oluşturan büyük bir sembol olarak seçti. Yıllar yılı o 'kutlu günde' törenler düzenlendi.
Gene bir vakitler 'Türk solu' dediğimiz kesim de bu konuyla zaman zaman ilgilendi. Ama ilgilenenler sanki 'ötekilerin' elindeki bir mirası, bir kaynağı sahiplenmek istiyordu. Yalçın Küçük, bu amaçla 21 Yaşında Bir Çocuk: Fatih Sultan Mehmet isimli bir kitap yazmıştı. O da Fatih'in '20 yaşında bir delikanlı' olmasına işaret ediyordu. Oradan bazı anlamlar ve çıkarsamalar türetiyordu. Sanki, Arif Nihat Asya'nın uzun süre MHP'li gençlerin dillerinden düşmeyen 'Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştansın/Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın' mısraına bir göndermede bulunuyordu.
Bu 'kültün' büyük ölçüde Yahya Kemal'den kaynaklandığı bana göre muhakkaktır. Onunla ilgili bütün hatıralarda, üstadın, o Nev Yunanilik tezlerinden vazgeçtikten sonra ve Barres'ten devr aldığı 'toprak anne' ve 'ölülerle birlikte yaşamak' düşüncesine dönünce, 'Türk İstanbul' görüşünü benimseyince, coğrafyanın kültür yapan özelliklerine önem vermeye başlayınca İstanbul, gözünde ayrı bir anlam kazanmış. Öyle olunca da fetih yepyeni bir içerik edinmiş zihninde. Yakınları, öğrencileriyle birlikte, o devirde, henüz Ytongla pekiştirilip yeniden inşa edilmemiş, yıkıntı halindeki surlara geziler düzenlediğini, o harabelerin üstüne çıkıp fethi heyecanla anlattığını aktarıyor. Otağ Tepeye kurulan çadır, Fatih'in önüne dikilip, 'ya müfettihül ebvap' diye kocamış bir kartal gibi kollarını iki yana açıp haykıran Akşemsettin, Paşa'nın 'yıldırım gibi boşalttığı Rumeli askerleri....' Velhasıl, Yahya Kemal Bey şu değindiğim efsaneyi taş taş örmüştür. 'İstanbul'u Fetheden Yeniçeriye Gazel' yazmayı unutmamıştır.
Şimdi, Fetih Gününün milli bayram olmasını önerenler de var.

***

İlkokuldan başlayarak öğretilen kalıplaşmış ve sorgulanmayan bir bilgiye göre, bu fetihle birlikte Orta Çağ bitmiş ve Yeni Çağ başlamıştır. Böylesine keskin bir ifadenin ne ölçüde doğru olduğunu bilmiyorum. Ama fethin dünya tarihindeki en önemli olgulardan biri olduğu kuşku götürmez. 150 senelik bir devlet, beylikten gelip, bin yıllık Bizans'ı, daha doğru bir deyimle, Doğu Roma İmparatorluğunu deviriyordu.
O tarihin, sonradan üstünde çok durulacak Rönesans'la bana göre kritik ve çok şey anlatan bir ilintisi vardı. Rönesansın zirvesini oluşturan Leonardo 1452 doğumludur. Mikelanj ondan 25 yaş gençtir, 1475 doğumludur. Leonardo 1519'da ölür. Mikelanj, 1564'te. Gene Rönesans'ın en önemli isimlerinden sayılan ve şimdi Dan Brown'un kitabıyla yeniden ilgi odağı olan Dante ise 1265- 1321 yılları arasında yaşar. Fatih ise 1481 yılında vefat eder. (Üstelik karışık söylentilere göre, bir İtalya seferi içindeyken.) Dante'yi bir başlangıç almak çok zorsa da Fatih'in gerçekten de yüksek Rönesansı hazırlayan dönemde yaşadığı muhakkak. Nitekim II. Bayezid döneminde, Leonardo, Haliç'e bir köprü projesi önerecek, İspanya'dan kovulan Yahudiler İstanbul'a göçürülecekti. Ama Osmanlı'da galiba artık farklı rüzgarlar esiyordu.
Bu tarih başka bir şeyi de ifade ediyor. Fatih, fütuhattan sonra aynı zamanda 'Kayzer' oldu, yani kendisini Doğu Roma'nın hükümdarı saydı, saydırdı. Latince, Yunanca bildiği, Hector'un intikamını almaktan söz ettiği belki bir söylentiydi. Ama sarayda Homeros destanlarının bulunduğu muhakkaktı. Türk/ Osmanlı-Müslüman olmayan tüm kavimleri korudu. Bunlar çok bilinen özellikler. Büyük bir kültür insanıydı. Medreseler kurdu ve onlar aracılığıyla yeni bir kültür üretmeyi, yeni bir sentez türetmeyi maksat edindi. Dönemin saray ve zihniyet ilişkileri bu minval üzere gelişti.
Başa döneyim: fethin büyüklüğü konusunda söylenecek ne olabilir? Ondan köklenen bir zihniyete de söylenecek şey yok. Fakat tüm bu hadisenin bir Osmanlı/Türk-İslam boyutu olsa bile, işin içindeki sentez boyutunu görmemek bir eksikliktir. Biz, bütün bu mirasın sahibiyiz. Farkımız da gücümüz de budur. İstanbul'un gerçek fethi bu anlamdadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA