Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Nuh'un ambarı

Yerel koşullara uygun geleneksel mimari özelliklere sahip evler rant uğruna hızla yerlerini apartmanlara bıraktığından beri, çoğu kent ve kasaba özelliğini yitirdi. Her taraf birbirinin kötü kopyası kişiliksiz, tekdüze binalarla doldu. Yitirdiğimiz bu zenginliklerimizin değerini zamanla fark ettik ama çok geç. Bugün ören yerlerine ve doğal güzelliklere sahip olanlar dışında, ancak Safranbolu, Beypazarı gibi yıkıcıların elinden kurtulan beldelerimiz Anadolu'da turizmi ayakta tutuyor.
Yerel ve yöresel ürünlerimiz de aynı kaderi paylaşıyor. Daha verimli, daha kârlı ürün uğruna modern ırklar ve sanayi desteklenirken, daha az karlı, düşük verimli yerli hayvan ve bitki türleri ile geleneksel ürünler ihmal edildi. Sistematik kampanyalarla sanayi ürünleri 'çağdaş' ve 'sağlıklı' gösterilirken, yerel ürünler çağdışı sayıldı.
İnsanlık
tarihi boyunca serbestçe el değiştiren tohumlar, sayıları iki elin parmaklarından az dev firmaların patenti altında. Tohumu onlardan almak zorundayız. Oysa yerel tohumlarımızın satışı yasak. Biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ülkelerden sayılan Türkiye kendi ürünlerini birer ikişer yitiriyor.

74 ÜLKEDE 1100'DEN FAZLA ÜRÜN
Kuru fasulyeden sarımsağa, domatesten elmaya, karpuza dek 'yerli' diye bildiğimiz sebze ve meyvemizin çoğu yerli değil; ithal edilen tohumları ise kısır, bir daha tohum vermiyor. Doğru dürüst envanterini çıkarmadığımız için, yerli ürünlerimizin hangilerini yitirdiğimizi bile tam bilmiyoruz.
Aslında yerelliğin giderek yok oluşu bütün dünyanın sorunu. Her yerde bilinçli üretici ve tüketiciler buna karşı çare arayışındalar. Küresel tek tip gıdaya karşı tat ve biyolojik çeşitliliği korumaya çalışan, dünya üzerinde 100 binden fazla üyesi bulunan Uluslararası Slow Food Örgütü de bunlardan biri. Slow Food, ürün çeşitliliği Avrupa'nın başka bölgelerine göre daha iyi durumda olan Balkanlar ve Türkiye'yi içine alan bir AB projesi oluşturdu.
Kısa adı ESSEDRA olan projenin Türkiye ayağını ise bu ilkeleri savunan Mutfak Dostları Derneği üstlendi. Proje kapsamında, Anadolu'nun yok olma tehlikesi altındaki yenilebilir bitki ve hayvan türleri ile geleneksel yöntemlerle elde edilen ürünleri, Nuh'un Ambarı (Ark of Taste) adı verilen bir envanterde toplanıyor.
Balkanlar ve Türkiye'de yeni olmakla birlikte, Slow Food, Nuh'un Ambarı projesini 1996'da başlatmış. Halen dünyanın 74 ülkesinde 1100'den fazla ürün listelenmiş. Bir sonraki hedef, yerel ürünlere olan talebi artırarak onların üretimlerini teşvik etmek ve büyük sermaye ve modern sanayi ürünlerine karşı direnmelerini sağlamak. Batılı ülkelerde envanter çalışmaları büyük ölçüde tamamlanmış. Onlar şimdi ürünlerin korunması için Slow Food'un Presidia adını verdiği bu ikinci aşamaya geçmişler. Bizde ise bugüne dek sadece Kastamonu İhsangazi ilçesinin Siyez bulguru, Presidia ürünü olarak tescilli.

BAŞLAMAK, BİTİRMEKTİR

Yerel ürünlere gönül veren herkes, korunmasını istedikleri yerli ürün ya da türü önerebiliyor. Yapılması gereken, www.mutfakdostlari. org.tr adresinde Projeler/ ESSEDRA başlıkları altında yer alan Nuh'un Ambarı formunu doldurup göndermek. Gerçi ulusal hazinelerimiz olan yerel ürünlerimize sahip çıkmakta epey geciktik. Ama tren henüz kaçmış değil. Ben "Başlamak, bitirmektir," özlü sözüne inanırım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA