Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

İtirazım var şu yanlış gidene

Bazı mevzulara girmeyeyim diyorum, dayanamıyorum.
İçi boş bir reklam spotunu koca İstanbul'a başkan seçtiler. Plastik bir arayüz, dijital bir konu mankeni.
Hem fütursuz hem küstah. Can derdindeki insanlar karşısında ya plajda ya kayakta!
Görgüsüz ergen, iteleme bir 'Beyaz'...
Arkasında kuklacılar, ahtapotlar. Falanlar filanlar.
Önünde, 'sarılalım kucaklaşalım'a kanan milyonlar...
Peki bu tarafta ne var?
Beyinsiz kibir abideleri, iletişim metotlarının i'sinden habersiz, yeni bir kavram üretmekten aciz, trol seviyesinde akıllar ve evet özeleştiriyi unutmuş menfaat memurları.
Bu zevat, bir kamera şakasına itibar kazandırdı. Bunun müsebbibi onlar...

***

Bunları biliyoruz, öyle biliyoruz ki onlar da bildiğimizi biliyor. Kör bir çevre. Kendileri dışında kimseye tahammülleri yok.
Hâlâ oralarda buralarda koftiden atışlar, tribün şey etmeler.
O haldeler...

***

Bak dostum, dost diyorum, çünkü dostumsun, yol arkadaşımsın. Ağu içiyorum, mutedil konuşuyorum, bu fotoğrafı gör.
Biz bunca badireden kol kola girdik de çıktık. Birileri küp doldursun, çıkıp ekranlarda, köşelerde dandirikten ezberleri tekrarlayıp bizi utandırsınlar, rezil olsunlar diye değil! Cüzdan patlatsınlar, küflü egolarını parlatsınlar diye hiç değil!
Nedir bu yahu?
Bu ülkenin kirli vesayet damarlarını açmak için, şöyle medeni bir Türkiye görmek için, küstüğümüz nobran bir devleti, kanatlarını açan berrak bir siyasetle yeniden kurumlandıran bir düşünce için, halkını onurlandıran bir dünya lideri görmek için -ki gördük- çıktık yola.
Biz, karanlık yıllarda -düz darbeci ya da FETÖ vesaire- o tahakkümcülere selam vermedik, selam! Açık olalım. Cahildik fakat ne konuştuysak yürekten konuştuk. Hepimiz faturalar ödedik...
Ne zaman ki cesur bir adam çıktı, gönlümüzü aldı, o zaman buğzu bıraktık. Kalbimizi açtık. Şu üç buçuk tamahkâr palazlansın diye olmadı bunlar...
Boş lafla değil millet-medeniyet sevgisiyle yürüdük. Bu oylar öyle alındı, küresel saldırı böyle püskürtüldü. Envaı çeşit meşrepte Müslümanlar, bu toprağın kokusunu taşıyan vicdanlılar, gözleri sevdayla parlayan milli temsilciler... İsmini sizin bilmediğiniz, tevazuuyla ilim irfan dokuyan dinç zihinler. Hiçbir çıkar gözetmeden elini taşın altına koyanlar...
15 Temmuz'da meydanları dolduran dünya ahiret kardeşlerimiz, vatanseverler, milliyetçiler, laikler, dövmeliler, küpeliler, küpesizler. İşinde gücünde, alın teriyle yaşayan şatafatsız kahramanlar...
Peki ya sonuç?
Sonuç şu kent politikaları, şu İstanbul yenilgisinin muhterisleri, devrimci -evet darbelere direnen şu Türkiye kadar devrimci- bir zihne sahip olamayanlar.
İnsanüstü bir gayretle 7/24 bu ülke için koşuşturan insanın arkasına saklanıp yayılan idareyi maslahatçılar. Naftalin bürokratları. 'Beyazlamak' için yırtınan, neyi muhafaza edeceğini çoktan unutmuş şaşkınlar.

***

Ariflere iltifat etmedik arkadaşım. Zıpçıktılarla oyalandık. Bir sürü âlimi, münevveri, yakası bağrı memleket aşkıyla açık irfan neferini kırdık, incittik, uzaklaştırdık.
Biz coşkumuzu unuttuk diye, bilincimiz yerine nefsimizi şişirdik diye... Gönüllü, güzel zekalarımıza ihtiram etmedik, işleri naylonlara terk ettik diye oldu bunlar.
Bunu bil...
Öyle sabah akşam Guido falan diyerek olmuyor bu işler...

***

Neyse şunu demek istiyorum 200 yıl bekledik, bizde umut bitmez. Yolumuz karamsarlık yolu değil, derlenip toparlanma yoludur bizim.
Bu akıl tutulması yetsin artık.
Memleketin silkinişine, bu dirilişe husumet beslemeyen kim, ne kadar 'yerli fikir' varsa bir araya gelsin. Dostlar arasında dobra bir sohbet.
Adı, Özeleştiri Çalıştayı olsun, Nefis Muhasebesi Çalıştayı olsun. Ne olursa olsun.
Ha, 'İtirazımız var' çalıştayı da olabilir bakın!
İtirazımız var çünkü...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA