19 Ocak Dink cinayetinin yıldönümü. Her Ocak aynı yazıyı yazıyoruz. Çünkü birşey değişmiyor. Devlet katilleri korumaya devam ediyor. 17 Ocak'taki duruşmada büyük ihtimalle karar çıkacak. Oysa,
- Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) vermemek için 4 yıl direndiği cinayet günü bölgede yapılan telefon görüşmelerinin kayıtları mahkemeye yeni ulaştı. - İstanbul Emniyeti, savcılığa 9 bin 300 numaraya ait 6 bin 235 görüşmede cinayetle bağlantılı bir iz bulamadaklarını bildirdi. Ama Dink'in avukatları, olay yerindeki beş farklı numaradan sanıklar Mustafa Öztürk ve Salih Hacısalihoğlu ile görüşüldüğünü tespit etti. Avukatlar, bu numaraların geriye doğru beş ay, ileriye doğru da bir aylık görüşme dökümlerini talep etti. Savcılık talebi yerinde buldu. Bunun için mahkemenin yeni karar alması gerekiyor ama mahkeme 17 Ocak'ta bitecek. Kayıtlar ise 1 ay sonra silinecek.
- Türkiye Cumhuriyeti, 4,5 yıldır tanıklara Cemal Yılıdır ve Ergün Çağatay'ı bulup mahkemeye getiremedi. Şimdi siz, bu davanın adil olduğunu söyleyebilir misiniz? Geçen yıl, Hrant yazısını Devlet Dersinden Çakıyoruz Abiler kitabımdan alıntıyla bitirmiştim. Yine öyle yapacağım: "Türkan Saylan, vicdanlı ve insan odaklıydı. Aynı zamanda 'Modern Türkiye' projesinin sahibi ve kazananıydı. Hrant Dink de vicdanlı ve insan odaklıydı. Ama aynı zamanda 'Cumhuriyet'in kaybedeni, ihmal edileni, yetimiydi. Sonunda da kurbanı oldu.... Aslında Saylan'ın bittiği yerde Dink başlar. Bir eşiktir Hrant. Tarihi ile yüzlemiş demokratik bir Türkiye'dir." Ne yazık ki o 'eşiği' hâlâ geçemedik. Devlet katillere sahip çıkmaya devam ediyor; Ve biz hâlâ yetimiz.