Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YEŞİM TABAK

Diziler ve hastalıklar

Popüler kültür vitrininde muhalifliğe dekor olarak bile yer verilmeyince, muhafazakâr çıkışların kaynağı ve hedefi belirsiz olabiliyor. Öyle olunca da tutuculuk adına bile havada kalıyor. Örneğin Yaprak Dökümü ve Fatmagül'ün Suçu Ne? gibi (Türk halkının neredeyse gündelik hayatıyla ilgili) dizilerin bir milletvekili tarafından ahlaken tehlikeli ilan edileceğini tahmin edemezdik; gündemde hafif etkili, küçük bir sürpriz olarak belirdi. İşin tuhafı, dizi senaristlerini hedef alan bu eleştiri, tam da senaryo yazarlarının sektörden rahatsızlıklarını dernek (Sinema ve Televizyon Yazarları Derneği) olarak bizzat dile getirdikleri bir döneme denk geldi. İçeriğe gelmeden önce, SENDER'in dizi sürelerinin kısaltılmasıyla ilgili talebi ciddiye alınsa, dizilerin toplumsal ruh sağlığı üzerindeki olası karanlık etkileri önemli ölçüde bertaraf edilebilir. Sadece seyirciye diziden sonra ikinci bir akşam etkinliği -en azından vasat bir film vs.- için zaman bırakacağından değil. Süre kısaldıkça, senaryo yazarları (tabii ideal bir dünyada) sıkıcı uzatma yöntemleri yerine daha iyi düşünülmüş sahneler tasarlamak zorunda kalacağı için. Ki bu durumda, bölüm başına muhtemelen aynı zamanı harcamaları gerekirdi. Fatmagül'ün Suçu Ne?'yle ilgili, herhalde tecavüz eylemine yönelik bir ayıplama söz konusu. Yaprak Dökümü'nün adının geçmesi daha beklenmedik; dizideki mutsuzluğun, neresiyle ahlaksızlığı kışkırttığı daha iyi açıklanmalıydı. Ali Rıza Bey bilakis, Türk ailesinin örf ve adetleri diye bilinen şeylerin neredeyse 'vücuda gelmiş' hali. Hatta bunu öyle bir kutsallık düzeyinde yaşıyor ki, yakın çevresindekiler hayatta neye imza atsa, bu mutlaka onun şahsına da yapılmış oluyor. Dolayısıyla ekranda sızlanan bir yüz olarak varlığını sürdürdükçe, baba sözünün geçersizleştiği noktada yaşanacak trajedileri hatırlatmayı sürdürecek. (Milletvekilimizin bundan memnun olmasını beklerdim.) İnsanların televizyonda sadece eğlenceşamata aradığı gibi düşüncelere itibar etmemek lazım. 'Kronik kasvet', Türk televizyonlarında sahip çıkılabilen bir duygu durumu. Üstelik Türk televizyon seyircisi, bir sinema filminde görse "Çok sıkıcı, hiçbir şey olmuyor," diye tanımlayacağı türde sahnelerin (diyelim ki kuru bir sofra kurma sahnesi) çok daha fazlasına, 'akşam eğlencesi' niyetine televizyonda maruz bırakılıyor. SENDER'in belirtiği gibi, "Yerli diziler, yersiz uzun," çünkü. Ama en büyük ortak noktaları, Ali Rıza Bey veya 'Ali Rıza Hanım'lara yapılacak açıklamaların, karakterlerin öncelikleri arasında mutlaka ilk sıralarda yer alması. Bu bazen komedi, bazen trajedi olarak tezahür ediyor. Sonuçta toplumsal değerlere yönelik tehdit hissetmek anlamsız. Her şey iyi giderse Canım Ailem, kötü giderse Yaprak Dökümü, biyolojik olmayan aileler kurulunca Kurtlar Vadisi oluyor. Toplumsal ruh hastalıklarının tedavisi, dizilerin görevi sayılmaz. Ama çoğu kez eleştiriye yeltenemeseler bile, saptanmasına iyi-kötü yardımcı oluyorlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA