Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Ekşilik nerede?

Kızlar hiç yapmazlar; kimi küçük oğlanların huyudur. Sınıfta haytalık şamatası başlatır, ders aksatma yarışına kalkarlar.
Tayfa içinde öne geçme hevesiyle azgınlık dozu arttıkça artar. Taa, en gevşek disiplin düzeninin bile sınırına toslanıncaya kadar...
Yetişkinler arasında da öyle densizlikler yaşanmaz değildir. Kendi geçmişimden biliyorum.
Milliyet'te her gün yazdığım yıllarda İngiltere'nin Wilton Park Konferansı'na davet edilmiştim.
Delegeler arasında uluslararası sigara üretiminin üst düzey sorumlularından biri vardı. Solculuk gayretiyle takmıştım ona.
Ne zaman söz alsa adamı iğneliyor, birkaç Üçüncü Dünya ülkesinin katılımcıları gülüp alkışladıkça alayların sivriliğini artırıyordum.
Sonunda kurbanım bir toplantıdan sonra gülümseyerek yanıma geldi, kulağıma eğildi: "İtirazlarınızın çoğunda haklı olabilirsiniz.
Ben kabahatliyim belki. Ama siz bu kadar hoyrat bir savcı olmak zorunda mısınız?"
Utanmış, kaygılanmıştım "Galiba hışırlık ediyorum" diye.
Bu "hışır" sözcüğünü bir gün de Viyana-
Moskova hattındaki yarımşar saatlik telefon sohbetlerimizden birinde Nâzım Hikmet'in ağzından duymuştum. Yararsız polemiklerden kaçınılması gereğini vurgularken "Vaktiyle sekter hışırlıklar ettik" demişti.

***

Oktay Ekşi'yi yakından tanımam. Ne zaman yolumuz kesiştiyse nezaketini gördüm.
Birkaç kere yayınevlerinin gönderdiği kitaplarıma teşekkür yollu yazdığı notlar da birbirinden zarifti. Son başyazısında skandala yol açan deyimi öyle bir insanın kullanmış olmasına şaştım.
Şimdi haklı bir tepki sağanağının altında kaldı. Ama olay yüzeysel yaklaşımlarla ele alınmakta. İlk esintiler geçince biraz daha derinlemesine düşünmekte yarar var.
Söz konusu yazıda ana lafı geçirilmeyip "Bunlar her şeyi satarlar" demekle yetinilmiş olsaydı hiç mesele yok muydu? Çevrecilik ve kültür korumacılığı gibi konular hep gerekli özen gösterilerek bilimsel süzgeçlerden geçirildikten sonra mı yargılara varılıyor? Yeterli bilgi edinmeden görüş sahibi olmama kuralına uyulmakta mı çoğu zaman?
Uyulmuyorsa, bu ayıba yalnız Oktay Ekşi'nin sütununda mı rastlanıyor?
Açık seçik gerçek şu ki, yalnız onun son yazısında işlediği konuda değil, her ama her sorunun tartışılmasında hayret ve dehşetle izlenmesi gereken bir şirretlik, hatta edepsizlik sergileniyor ülkemizde.
Özenilen Batı'nın medyasında da her zaman kamplaşmalar vardır. Bir taraf benimsediği ilkelerin savunucusu parti seçim kazandığı zaman iktidarı destekler, yenilince muhalefet medyası olur. İki taraf da "yandaş" durumdadır hep.
Birbirlerini kıyasıya eleştirerek tartışırlar. Kişisel avantacılık eden çıkarsa suçu kovuşturulur.
Ama öyle durumlar dışında kimse kimseye çanak yalayıcı, yağcı, yalaka malaka demez. Bizde ise öyle laflar sık kullanılmaktan yalama oldu.
Oktay Ekşi'nin kabahati duyulmamış bir suç değil, hışırlık curcunasında gaza gelirken ölçüyü kaçırmaktır.

***
İşin tuhafı, onun safında görünenlerden pek çoğu yaptıkları zeytinyağı misali üste çıkma hünerine solumsu bir çeşni katıyorlar. Demokrat, özgürlükçü, ilerici falan çizgideler.Sorun "Nereden belli?" diye. "İktidar partisine karşıyız da ondan." Yeter mi bu solda olmak için? Şunu da sorun: "Siz yığınları yetmiş yıldır sömürmüş olan vesayet tezgâhlarını desteklemiş seçkinciler değil misiniz? Hizmet ettiğiniz patronlar solcu mu? Onların yağcısı, yalakası, önünüze koydukları bol bal dolu çanakların yalayıcısı olduğunuzu mu söyleyelim?" Hayır, hayır, sormayın, söylemeyin. Türkiye'ye günden güne çirkinleşen dalaşlar değil, gitgide genişleyebilecek sosyal adaletin önünü açan belasız yıllar gerek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA