Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

"Bir haller"

Tepkicilerin kimileri duvar kafalı. Kulakları önyargılarla tıkalı; ağızlarından yalnız sövgü fışkırıyor. Öylelerine laf anlatma çabası zaman kaybı tabii. Niyeti iyi, kafası karışık olanlar da var. Onlarla ters düşmüş durumda kalmak üzüyor insanı.
Örneğin Doğan Usluer adlı, yetmişlik vatandaş yazıyor: "Yıllardan beri yazılarınızı zevkle okudum, ancak size bir haller oldu. Artık bu değişikliğe dayanamayacağım."
Vakit ayırıp mesaj atarak rica ediyorum: "Neye dayanamadığınız konusunu biraz açar mısınız?"
Yanıt: "Demokrat, laik, ilerici tutumunuz son olaylarda değişti. Muhalif değilsiniz."
Önce muhalif olmak ne demektir, ona karar verelim. Bir ilkesel rota sahibi olup ona aykırı tutumlara karşı çıkmak mı, yoksa ne yaptığına bakmadan bir kişiye çatmayı huy edinmek mi?
Adını koyalım: Burada söz konusu olan kişi Tayyip Erdoğan elbette. Bu gazetenin birçok yazarı gibi ben de sırasında eleştiriyorum onu.
Tutukluluk sürelerinin uzunluğu konusundaki sorumluluğunu en az on kez hatırlattım. Sanat kurumlarını özelleştireceğini ilan etmesinin hemen ertesinde somut engelleri belirtip "Dil sürçmesidir" dedim. Daha iki gün önce köprüye Yavuz adının verilmesinin yanlış olduğunu yazdım.
Ama aynı kişi çok daha kapsamlı temel konularda yığınların yararına sonuçlar almış, vesayetleri aşmış, ekonomiyi darboğazdan çıkarmış, sosyal adaleti artırmış, sağlık gibi alanlar- da alt sınıfı rahatlatmış, Kürt sorununun çözümüne yönelmiş, uluslararası itibarımızın boyunu birkaç karış uzatmışsa, sırf beyaz tribünden alkış almak için onu kınamak "ilericilik" midir?
"Son olaylar" diyorsunuz, Doğan Bey kardeşim. En son olay Mısır darbesi. Bir düşünün: Mustafa Kemal sağ olsaydı, kiralık general Sisi'nin ihanetini tatlıya bağlamakta petrol kuduzu Batı ile kol kola girer miydi? Dünyadaki liderler arasında kim en "Atatürkçü" davranmakta? Kim Kahire'de laikliği savundu? Kim İsrail'e "Bir dakika!" dedi?
(Sağcılıkla dindarlığı eş anlamlı sanma saplantısından sıyrılmaya çalışarak düşünün lütfen).
Bu uyarıları beyaz kesimimize duyurmak zor. Çünkü kutuplaşmamızın garip bir gerçeği var: Yandaş denilenler denk düştükçe "karşı tarafın" yayın organlarını okumaktan kaçınmıyor da, ötekiler "bu tarafın" gazetelerine "Elimizi sürmeyiz" diyorlar. Başı örtülü kadınlarımızın saçı açıklara düşmanca bakmayıp da ötekilerden kimilerinin örtülülerden tiksindiklerini söylemeleri gibi...
Yazık ki devasının ufukta görünmediği bir hastalık bu. Ancak uzunca zamanla tarihe karışacak "bir haller".

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA