Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

İkinci perde

Aslında bugün Türkiye ve Brezilya'nın yoğun çabaları sonucu İran'ın uranyum takas anlaşmasını imzalamasını yazmamız gerekiyordu.
Çünkü bu anlaşma İran nükleer krizinin patlak verdiği 2005 Ağustos'undan bu yana elde edilen ilk somut sonuç oldu.
Çünkü İran'la görüşmeleri yürüten "5+1 Grubu"nun (BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi olan ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile AB'yi temsil eden Almanya) tüm umutlarını yitirdikleri ve masada yeni yaptırımlardan başka seçenek kalmadığı bir sırada bu "Diplomatik mucize" ya da Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva'nın ifadesiyle "Türkiye ve Brezilya'nın diplomatik zaferi" gerçekleşti.
Ne var ki, CHP'deki gelişmeler, Tahran anlaşmasının olası sonuçlarını ve Türk diplomasisinin yükseldiği konumu irdelememizi mecburen erteletti.
Neden? Cevap: Kemal Kılıçdaroğlu'nun Deniz Baykal'a rağmen adaylığını koyması ve hemen CHP'deki bazı dinamiklerin harekete geçmesi, dramatik bir oyunun ikinci perdesinin sahnelenmekte olduğunu ayan-beyan ortaya koyuyor.
Kılıçdaroğlu adaylığını açıklar açıklamaz, CHP Grup Başkanvekilleri Kemal Anadol ile Hakkı Süha Okay, "Yeni Kral"a bağlılıklarını bildirdiler:
"Kılıçdaroğlu'nun adaylığını sevinçle karşılıyoruz." (Kemal Anadol)
"Kılıçdaroğlu'na her türlü desteği vereceğiz." (Hakkı Süha Okay)
CHP'de Baykal'dan sonra en güçlü adam olarak gösterilen Genel Sekreter Önder Sav da yine hiç vakit yitirmeden Kılıçdaroğlu'nun arkasında olduğunu açıkladı. Hem de Baykal dönemine gönderme yapan zehir zemberek ifadelerle: "Köhneleşmiş ezberlerle yol gidecek halimiz kalmadı. CHP'nin geleceğine bakacağız. İçine itilmekte olduğumuz darboğazı aşacağız."
Yine hemen arkasından 60'a yakın milletvekili ortak bildiriyle Kılıçdaroğlu'nun yanında saf tuttuklarını kamuoyuna duyurdular.
Bütün bu gelişmelerin "Spontane" olması mümkün mü?
Hele hem Kılıçdaroğlu'nun, hem de onun cephesine geçenlerden hiçbirinin Baykal'a danışma gereğini bile duymadıkları ve bunu açık açık ifade etmekten çekinmedikleri göz önüne alınırsa:
"Sayın Baykal'la yeni (Not: Adaylığı açıklamadan önce) bir görüşme yapmadım." (Kemal Kılıçdaroğlu)
"Ben Sayın Baykal'la konuşarak bu görüşlerimi ifade etmiş değilim. Baykal'ın adaylığı söz konusu olursa da tavrımı değiştirmem." (Önder Sav)
"Kendi özgür iradelerimizle Kılıçdaroğlu'nun adaylığını destekliyoruz." (Milletvekilleri) CHP'liler belki tepki gösterecek ama bu tablo, SABAH'ın kaset skandalının ikinci gün attığı manşeti doğruluyor: "CHP'de bel altı hesaplaşma."
Gizli kamera çekimleri CHP'den birilerinin marifeti olmayabilir. Hatta, Türkiye'den birilerinin işi de olmayabilir.
Ama sonuçta CHP'deki ayrışmada tetikleyici işlevini gördü. Ya da CHP'yi yeniden "Dizayn" etmek isteyenlerin silahı haline dönüşüverdi.
11 Mayıs'ta yayınlanan "Dönmemeli" başlıklı yazımızda belirttiğimiz gibi, CHP sadece bir haftalık sürede Baykal'ın avucundan "Çok sevdiği Lara Plajı'nın kumları gibi" kayıp gitti.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA