Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Engin Özkoç oraya sığınırsa

Akıbeti ne oldu bilmiyorum ama bir iki yıl evvel Siyonizm eleştirisinin "antisemitizm" gibi cezalandırılması için kanun teklifi verilmişti Fransa'da.
Gerçi kanuna falan ihtiyaçları yoktu.
Yıllar önce ünlü Fransız düşünür merhum Garaudy "Siyonizm Dosyası"nı yazdığı için başına gelmeyen kalmamıştı.
Üstelik "inanç toplumunun üyeleri" olan Yahudiler ile ırkçı Siyonistleri ayırmaya özen gösterdiği halde. Yani, "Dini Siyonizm" ile "Siyasal Siyonizm" arasındaki farkı hassaten belirterek sadece "Siyasal Siyonizm" eleştirisi yaptığı halde...
Yıllar yılı sansüre ve mobbinge maruz kaldı.

***

İsrail'in işgal politikalarını eleştiren herkesin "antisemit" damgası yemesi kuvvetle muhtemel.
Sadece Fransa'da değil, tüm Avrupa'da bu böyle.
Mesela, İngiliz İşçi Partisi eski lideri Jeremy Corbyn de Filistinlilerin evlerinin yıkılarak Siyonistlerin yerleştirilmesine karşı çıktığı için antisemitizmle itham edilmişti. Hatta parti üyeliği askıya alınmıştı. Gerçi sonradan parti üyeliği tekrar iade edildi ama Corbyn'in partisinin parlamento grubuna katılamayacağı açıklandı.
Demem o ki, düşünce özgürlüğü üzerinden her fırsatta Türkiye'ye parmak sallayan Avrupa'nın, İsrail işgali konusunda düşünce özgürlüğüne hiç tahammülü yok.
Fransa bu konuda hepsinden beter. En son Fransız komedyen Dieudonne M'bala'yı canından bezdirdiler.
Suçu mu?.. Bir stand-up gösterisinde İsrail'in Filistin topraklarını işgalini kınamak!..
Önce antisemit ilan edildi, sonra gösterileri yasaklandı. Yetmezmiş gibi gözaltına alındı, para cezasına çarptırıldı. Facebook da geri kalmadı; hesaplarını kalıcı olarak kapattı.
Sorsan, "Düşünce özgürlüğü değil, nefret suçu" diye başlayıp kafa ütülerler.
Fakat sıra Peygamberimize karikatür marifetiyle alçakça hakaret etmeye gelince "düşünce özgürlüğü" mavalı okurlar.

***

Dieudonne M'bala'yı öyle bunalttılar ki çareyi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a mektup yazmakta buldu.
Mektubunda, İsrail'in Filistin topraklarını işgal etmesini eleştiren bir skecin ardından 20 yıldır sistematik olarak karalama, şantaj ve dışlanmaya maruz bırakıldığını, baskı ve tehditler sonucunda aile hayatının ve işinin mahvolduğunu, çocuklarından birinin ağır hastalandığını, ülkesinde artık çalışamadığını, şovlarının yasaklandığını, banka hesabı bile açamadığını, hülasa Fransa'da kendini güvende hissetmediğini belirterek siyasi sığınma talep ediyor.
Şayet iltica talebi kabul edilirse...
"Diktatör Erdoğan" manşetleri Fransız medyasının ellerinde patlayacak. Ayrıca, kendi ülkesinde mavi gökyüzünü dar ettikleri Fransız komedyenin özgürlük için "diktatör" dediklerinin ülkesine iltica etmesinin utancıyla baş başa kalacaklar.
Haliyle, aynı utancın katmerlisini müstevlilerle ağız birliği ederek kendi ülkesinin seçilmiş Cumhurbaşkanı'na "Diktatör" diyen Engin Özkoç gibiler de yaşayacaktır.
Beter olsunlar, mesele değil de, benim korkum şu: Ya Engin Özkoç da misilleme yaparak Fransa'ya iltica ederse?!
Türkiye bu riske hazır mı bakalım?
"Düşünce özgürlüğü yok" gerekçesiyle iltica eden Engin Özkoç'a Fransa'da, "Neyi düşündünüz de ifade edemediniz?" diye sorarlarsa ne olacak? Daha da kötüsü, ya "düşüncelerini" açıklarsa? Elin Fransız'ı "Bunda düşünce yok ki, neyini yasaklamışlar?" demez mi? (Sonuç itibarıyla, bu ülkenin Meclis'inde sandalye işgal eden bir milletvekilinden bahsediyoruz, ister istemez aşağılanmış hissederiz.)
Varsayalım ki, Allah yüzümüze baktı, Engin Özkoç'a hiçbir şey sormadılar. Peki varlığı ne olacak?
Bazı insanlar içinden geldikleri insanları bizzat varlıklarıyla aşağılarlar. Tıpkı o şişko hırsız Siyonist gibi.
Evini işgalden kurtarmak isteyen Filistinli kadın, "Sen benim evimi çalıyorsun?" diye feveran edince o şişko Yahudi yerleşimci şöyle cevap vermişti: "Ben çalmazsam başkası gelip çalacak!.."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA