Yüzüne yansıyan öfke ve nefret kırk kilometre uzaktan görülen evlat katili bir psikopat, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e bir kol mesafesinde durmuş "Ben bir çılgınlık yapacağım" dercesine bakarken, Özgür Özel'in korumaları da ona bakıyor ama nedense tokat atmasına engel ol(a)muyorlar.
Kimsecikler kusura bakmasın, fotoğrafın dili bundan ibaret.
Aynı saldırı AK Partili bir siyasiye yapılsaydı CHP'liler şappadak "Yine mağdur olmak için kendi kendilerine saldırdılar..." derlerdi.
Çünkü onlarda bu cevher var.
Mesela, CHP yandaşı Sözcü gazetesi, vaktiyle AK Partili Bakan Taner Yıldız'ın yumruklu saldırı sonucunda burnunun kırılmasını, "Yumruk terapisi" manşetiyle okurlarına duyurmuştu.
AK Partili hiçbir medya kuruluşu, Özgür Özel için böyle müstekreh manşet atmadı.
***
Menfur saldırı kendilerine olunca CHP'li troller hiç şaşırtmadı. "Akepeliler yaptı" demekle de kalmadılar, ettiler eylediler saldırıyı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylemlerine bağladılar.***
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e atılan tokat, Sırrı Süreyya Önder'in cenazesinin hayli önüne geçti. Oysa, konuşulmaya değer bir hayat yaşadığı için ölümü üzerinde hakkıyla tefekkür edebilmeliydik.
Merhum da gerçekten enteresan adammış.
O kadar ki, cenaze namazını kıldırmayı İhsan'a vasiyet etmiş, mezar taşına yazılmasını istediği şiiri de Doğu Perinçek'e söylemiş.
Hangi şiir mi?
Rahmetli babamın tüm şiirlerini ezbere bildiği, "İlim dedikleridir halveti yar / Kamu ağyar gider elhamdülillah..." beytini de anneciğimin mezar taşına yazdırdığı Niyazî-i Mısrî'nin şu şiiri:
Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu hebâ,
Yola geldim, lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber.
Ağlayıp, nâlân edip, düştüm yola tenhâ, garip,
Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran, bîhaber.
Sırrı Süreyya Önder hayatta olsaydı şuncağızı sorardım: "Bu şiire nasıl muttali oldun; Niyazî-i Mısrî Divanı'ndan mı yoksa Said Nursî'nin Yirmi Altıncı Lema'sındaki iktibasından mı?"
Zira, 13 yaşına kadar Risale-i Nur okuduğunu, mezkûr külliyatın kitaplığının en üstünde durduğunu, dayılarının da Said Nursî'nin talebeleri olduğunu bizzat kendisi anlatmıştı.
Bu da gösteriyor ki...
Emre Kongar'ın Sırrı Süreyya Önder'i "dışlaması" ne kadar anlaşılır bir şeyse, Merdan Yanardağ'ın Cumhuriyet'in 1950'den önceki değerleri üzerinden "sahiplenmesi" o kadar anlaşılmazdır.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Salih Tuna | Yaşasaydı şuncağızı sormak isterdim