Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Nefret dili ifade özgürlüğü değildir...

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bunun adı gazetecilik değil, eleştiri hiç değil. Düpedüz hakaret, apaçık küfür. Sıradan bir kişiye de milyonlarca oy alarak seçilen Cumhurbaşkanı'na da hakaret edemezsiniz. Sosyal medyada klavye tetikçiliğiyle ya da ekranlarda bunu yapamazsınız. İster gazeteci olun ister siyasetçi; bir başkasının beğenmediğiniz sözünü, icraatını eleştirip önerinizi getirebilirsiniz. Ancak bunu yaparken hakaret ya da tehdit dili kullanmak bir eleştiri olarak değerlendirilemez.
Kaldı ki bu kişi, 'algı nasıl oluşturulur, bir yalan kitlelere nasıl inandırılır'ın kitabını yazmış bir kitle iletişim uzmanı ise ve aynı algıyı gözaltı sürecinde kelepçe takılı olmadığı halde ellerini arkada bağlı tutarak arkadan kelepçelendiği algısını yaratmaya çalışarak suçüstü yakalandıysa; samimiyet konusunda bir kez daha sınıfta kalmıştır. Bunu 'ifade özgürlüğü', 'gazetecinin hedef gösterilmesi' gibi ifadelerle anmak da bu örnekte karşılık bulmuyor. NOKTA...

***


MEDENİYET DEDİĞİN...
Bazen ilgisiz bir yerde alelade gibi görünen bir anekdot ya da söz, geniş kitlelerce kabullenilmek istenmeyen bir durum ve gerçeği bir tokat gibi vurur yüzünüze. Atv ekranlarının kült yarışma programı Milyoner'in cuma akşamki yayınındaki bir soru ve bu sorunun cevabına yarışmacının verdiği tepki, işte bu tokat oldu. Kenan İmirzalıoğlu'nun sunduğu programın renkli konuğu Hamide Tanır'ın (ki; kendisi 50 yıl Almanya'da yaşamış) "Avrupa ülkelerinin medeniyeti, modernliği, insana saygısı!" ile ilgili hayranlık ve övgü dolu sözlerinin hemen ardından gelen sorunun cevabı, başta kendisi olmak üzere her hal ve şartta tartışmasız Avrupa hayranı olan birçok kişiye de şok yaşattı!
Sosyal medyada iki gündür çokça konuşuldu ve tartışıldı ama biz yine tekrarlayalım soruyu: "1980'lere kadar hangi ülkedeki yetim, gayri meşru doğmuş, ebeveyni alkolik, ayrılmış veya fakir olan çocuklar devlet tarafından bazen açık arttırmada satılarak çiftliklerde zorla çalıştırılmıştır?" Cevap şıkları da: Danimarka, İsviçre, Norveç, Belçika idi. Şıklarda özellikle İsviçre için söylediği övgü dolu sözlerin hemen ardından doğru cevabın yine bu ülke olmasına tepkisi de ilginçti Hamide Hanımın: "Orta Doğu ülkelerinden biri olsaydı neyse de, İsviçre'nin böyle olmasına çok şaşırdım, üzüldüm ve utandım!"
Bu sözlerimi, Hamide hanımı eleştirmek üzere yazmıyorum kesinlikle. Başka bir noktaya dikkat çekmek için altını çiziyorum bu tepkinin. Benim asıl sözüm; tarihi boyunca insanlıkta, edepte, ahlakta, yardımseverlikte ve hemen her konuda sadece bölgesinde değil dünyada gelişmiş pek çok ülkenin fersah fersah ötesinde olan güzel ülkemi her fırsatta küçük görüp, Avrupa ülkelerinin tarihi boyunca her tür istismar ve işgaline rağmen hâlâl çok medeni olduğunu savunanlara...
80'li yılların unutulmaz çizgi filmi Heidi'nin Alpler'de dağdaki yaşamında ayağında hiçbir zaman ayakkabı ve çorap olmamasının sebebinin, çizgi filmin yaratıcısı Johanna Spyri'nin, İsviçre devletinin bu utanç tarihine bir tepki olduğunu ilk gündeme getiren SABAH yazarı Cem Sancar (15 Şubat 2015) ile birlikte bugün bu tartışmanın bir başka şekliyle yeniden gündeme gelmesini sağlayan programın yapımcısı Mehmet Çam ve Atv yönetimini kutlarım.
Sorunun cevabının bir Orta Doğu ülkesi yerine en medeni bilinen Avrupa ülkelerinden biri olmasına 'şaşıran, üzülen ve utanan' Hamide Hanım ve onun gibi hissedenlere bir sözüm olacak; "Biz niye üzülelim ki? Avrupa üzülsün. Ama asıl, Avrupa'yı bütün medeniyetlerin katıksız ve tartışmasız beşiği görüp bizim ülkemizi hakir görenler üzülsün ve utansın!"

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA