Bir Avrupa Ligi maçı öncesinde, ne kadar baskı yaratılması gerekiyorsa, oluşturuldu. "Neden Şampiyonlar Ligi yok"dan başlayan, futbol görgüsünden uzak soruların peşinden, Aykut Kocaman'ın Avrupa karnesi ifşa edilmeye başlandı. Yani; bu maçı kazanacaksın, başka yolu yok.Saracoğlu'nda sakin kalması gereken bir teknik adam, maç planlamasını yaparken, bir de bunlarla kafasını bulandırdı. Sahadakiler de bu pus içinde bitirdiler ilk 45'i...
Evet gol var ama, "basit top kayıplarının" zirvede olduğu anlar peş peşe. İki metreye veremiyorlar topu. Baskı altındaki oyuncuyla oynamayı seçiyorlar. Sanki birbirlerini hataya zorlar gibi, yanlış kararlar ve beceriksiz hamleler silsilesi.
Marsilya'nın bile pek bir şey yapmasına gerek kalmıyor. Defansıyla ünlü takım, stoperlerini rahatlıkla orta sahaya kadar getirdi. Hep bir fazla olmayı başardılar bu alanda. Bu "kayıplar" rüzgarında öne çıkan iki oyuncu var; Caner, Mehmet Topuz... İkisi de kader gollerinin kahramanları. Ne demeliyiz? Aferin mi, ne yaptınız mı? Meireles sakin kalmayı başarıyor, peşinden Gökhan ve Hasan Ali geliyor. Baskı hissetmemesine rağmen Alex top almakta güçlük çekiyor. Aldığında öne hamle yapan arkadaşını bulamıyor.
Sow'u veya Bienvenu'yü izlerken, bir forvet oyuncusunun top ile ayak ilişkisinin nasıl bu kadar kırıcı olduğunu anlayamıyoruz. Bir çalım atsın ya da fiziğiyle stoperden bir top çalsın. Bir akıl tutulması yaşadılar. İkinci golü bulana kadar da herkese yaşattılar. Bu sezonun en kötü Fenerbahçe takımını izliyorduk. Ayağındaki topu rakibe kaptırmak için davetiye çıkaranların yarışmasını yaşadık.
Aykut Hoca, Ayew'i G.Gönül kıskacına aldı. Etkisiz bıraktı. Ta ki, son saniyedeki duran topa kadar. Marsilya'nın kanat akını ısrarında, sorunlarını Caner'in yeterli gelmeyen desteğiyle sol bölgede yaşıyorlardı. Kuyt'un baskı altındayken top almadaki isteğini, Alex ve Sow göstermeyince, ikinci topları kapıp kontrolü ele geçirmek mümkün olmadı.
Daha organize olmasına rağmen S.Moskova'ya sahayı dar ederken berabere kalmışlardı. Çok eleştirildiler. Bu kez kazanmak için korku dağlarının arkasına saklandılar. Benzerini 2-0 öne geçtikleri G.Saray maçında da yaşadılar. Maçın skoru, oyunun hakkıdır. Bu takım ve bu teknik ekip, böylesine baskıları sindirecek, kendilerini ayakta tutacak motivasyonu yaratamıyor. Kendisini bu kadar kemiren bir camianın, tabela tutkunu haline gelmesi ve oyun karakterini kaybetmesi, tek kelime ile yazık.