Galatasaray bu galibiyetle hem rakipleriyle arasında ciddi bir puan farkı açtı, hem de onlara ağır bir psikolojik darbe vurdu. Bu skor, Galatasaray'ın maç boyu ritm bozukluğu içinde oynamasına ve iki kez öne geçip yakalanmasına rağmen bu sezon en önemli geri dönüştür.
Derbi kazanırken de hataları görmek gerekir. Futbolcu için en iyi antrenman maçtır felsefesi çok doğruymuş. Üç günde maç oynama alışkanlığını kaybetmek ve haftada bir maç oynamak Galatasaraylı oyunculara yaramamış. Çünkü hepsi hantallaşmış ve birlikte oynama alışkanlığı konusunda refleksleri zayıflamış, tempoları gerilemiş. Galatasaray fiziksel bir zafiyet yaşıyor. Beşiktaş, Braga maçı yorgunu olmasına, Fernandes gibi formda oyuncusunu oynatamamasına rağmen fizik güç ve direnç olarak Galatasaray'dan daha diriydi.

MELO HAMLESİ DOĞRUYDU
Galatasaray'ın galibiyetinde en büyük rolü Fatih Terim'in kaybetmeme felsefesi oynadı. Terim'in maç 2-2'ye geldikten sonra Selçuk'un mükemmel pasına aynı güzellikte bir koşu yaparak müthiş bir gol atan Melo'yu çıkarması çok insanın dudak bükmesine yol açtı. Ama Melo orta alanda oyundan düşmüştü. Fatih Hoca'nın Baros'u Aydın'ı alıp tekrar ikili forvete dönmesi galibiyette baş rolü aldı. Maç içinde tek forvete dönmek Fatih Hoca adına belki bir strateji ama bu düşünce takımda "Maçı gol yemeden bitir" düşüncesi yaratıyor. Bu yüzden Galatasaray'ı zirveye taşıyan 4-4-2 düzeninden artık geri adım atmamalı. Kazanmaya şartlanmış futbolcular grubu oyunu koruma psikolojisine uyum sağlayamıyor.
Muslera, Eboue, Engin, Selçuk, Elmander sahanın en çok çalışan, koşan ve üreten oyuncularıydı. Eboue'nin geri dönüşü savunmaya güven getirirken hücuma da katkı sağladı. Eboe'nun Elmander'e attırdığı gol öncesi topu ısrarla takip etmesi akıl doluydu. Haftalardan beri sallanan ve kafalarda "Trabzon'daki gibi ligin ikinci yarılarında düşüşe mi geçiyor?" soruları uyandıran Selçuk sadece iyi oynamadı, attığı olağanüstü iki pasla gecenin yıldızı oldu.