Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Piyano günlerinde bir kasırga!..

Kendimi birden İstanbul Moda günlerinde sandım, az ilerimdeki podyumda yürüyen güzelliği görünce.. Hani şairin "O gül endam bir al şale bürünsün yürüsün.. / Ucu gönlüm gibi ömrünce sürünsün yürüsün" dediği var ya, o.. Ne var ki ben Enderunlu Vasıf değilim..
Işıl ışıl kırmızı ve manken fiziğini ortaya koyan elbisesi ile yürüdü, piyanonun başına oturdu..
Kafasını öne eğdiği zaman saçları, o güzel, o ifade, o anlam dolu yüze düşüyor..
"Alnında halka halkadır âşufte kâkülü" demiş ya, Yahya Kemal, tam da bunu görmüş de demiş, kesin.. Hele ritim hızlanınca, kafasını ve birlikte saçlarını savuruşu..
Aynen o dize işte..
"Bir baş çevirmesiyle bakar, öldürür gibi.."
Yani nasıl duygu seli içindeyim anlayın.. Şiirler geliyor aklıma.. Sahneler geliyor, yılların öncesinden..
Bo Derek geliyor.. Hani o "10/ Ten" filmiyle dünyanın en kusursuz kadını ilan edilen Bo Derek.. "Ben popla eğlenir, rockla dinlenir, klasikle sevişirim" diyordu ya.. Ravel çalıyordu o sahnede ve Bo sevişiyordu..
Bu kırmızı güzellik de Ravel çalıyordu, işte.. ve piyanonun tuşlarıyla, nasıl sevişiyordu, görmeliydiniz..
Ara verildiğine ilk defa bu kadar mutlu oldum. Çünkü nefesim kesilmişti, her duyumu sonuna dek bastıran güzellikler selini izler ve dinlerken.. Yorulmuştum..
Her Albert Long Hall konserinde buluştuğum Mekteb-i Mülkiye Hocam Besim Üstünel omzuma dokununca kendime geldim..
"- Ne fırtınaymış, değil mi" dedi..
Evin İlyasoğlu, Albert Long Hall'deki konserin program kapağına öyle yazmış çünkü.. "Piyano günlerinde bir fırtına!.."
"- Hangi fırtına hocam" dedim.. "Kasırga bu, kasırga!.."
Katya Bunyatişvili!.. Gürcü.. Bizim oralardan yani.. Kafkas.. (Kendime pay çıkarmam şarttı.) Daha 25 yaşında ama nasıl fırtına gibi çalıyor piyanoyu.. Kelime anlamı ile fırtınaydı, gerçekten Ravel ve Stravinski'de.. Evin, piyanonun arkasına dev ekran koymuş, sadece ellerini göstersin, bütün salon o elleri görsün diye.. Ama görmek ne mümkün.. Eller tuşların üzerinde, gözün görebilme hızının üstünde kayıyordu, inanın.. Kızın parmakları, benim gözümden hızlı..
Peki ya Chopin?. O fırtınanın dindiği, ortalığı müthiş sükunetin, hüznün kapsadığı Chopin!. Hepinizin, hepimizin ezber bildiği o melodi, insanın içine böyle mi akıtılır, zerre zerre?.
O sonatın üçüncü bölümü "Cenaze Marşı" diye bilinir, dünyada..
Öldük resmen.. Romantizmin, hüznün doruklarında öldük..
Sonra işte Stravinski kasırgası geldi de, tekrar dirilip, evimize dönebildik.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA