Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Adaletin bu mu Türkiye?.

Başlık acılı arabesk gibi ama ne yazık ki, ülkemde adalet, Orhan Gencebay'ın şarkısını fersahlarca geride bıraktı.
Bu ülkede bir anket yapılsa, "Adalet"e inananların, güvenenlerin oranı yüzde kaç çıkar acaba?.
Bizzat devletin kendisi, adalet mekanizmasının kökü dışarda güçler tarafından ele geçirildiğini, temizliğin başladığını ama henüz tam sonuç alınmadığını söylemiyor mu?.
Bu mekanizmanın verdiği en önemli kararları Anayasa Mahkemesi nerdeyse kitle halinde iptal edip, yeniden yargılama kararları vermiyor mu?.
Böyle bir ortamda, Adalet'e inanmak, güvenmek mümkün mü?.
Ben bugün "Magazin" diye küçümsenen Deniz Seki olayı üzerine yazacağım. Önce mahkûmiyet kararının onaylandığı günlere dönelim.
Mahkemeler, kararlar, bozmalar derken dava son aşamaya, Yargıtay Genel Kurulu'na gelmişti. 22 üye toplandılar.
13 üye "Suçlu" dedi. 9 üye "Suçsuz.."
Yani bu ülkenin en kıdemli, en deneyimli yargıçları nerdeyse ikiye bölünmüş ve oylarını "Siyah ve Beyaz" olarak açıklamışlardı.
Şimdi o günlerin Milliyet gazetesinden, "Suçlu" diyenlerin, yani çoğunluk oldukları için mahkumiyet kararı çıkmasını sağlayanların gerekçelerini okuyalım.. "Kokain ticareti yapmak suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan şarkıcı Deniz Seki'nin dosya kapsamına göre eyleminin 'başkalarına veren' olarak değerlendirildiğinin belirtildiği kararda, 'Başkalarına vermek kelimesi anlam olarak bir kimsenin mülkiyetinde ve zilyetliğinde bulunan uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satış sayılmayacak şekilde ve bedel almadan başkasına devretmesidir' denildi. Seki'nin telefon görüşmelerine göre arkadaşları adına kokain temin ettiğinin belirtildiği kararda, 'Kendisinin (Deniz Seki) uyuşturucu alımında maddi bakımdan sorunlar yaşamaması amacıyla, kendisinden uyuşturucu (kokain) talebinde bulunan çevresindeki arkadaşları ve şahıslar adına sanık Sinan Yüksel'den uyuşturucu madde talep ettiği anlaşılmıştır' denildi.
Seki'nin uyuşturucu isteğinin telefon dinlemesine de takıldığının belirtildiği kararda, '30 dakikaya Neşe'ye paspas 500 dolar' ve '8 taş 4 kuş' diyerek uyuşturucu istediği vurgulandı.
Sanık Deniz Seki'nin, toplam 296 adet görüşmesinin tamamına yakınında Sinan Yüksel ve Diyar kod isimli şahıslardan neredeyse her gün uyuşturucu maddelerden kokain maddesi temin ettiğine dikkat çekildi."
Şimdi, Cumhuriyet gazetesine bakalım.
Orada da muhalif üyelerin, kararın altına yazdıkları muhalefet şerhinin haberi var. "Karara muhalif kalan Kurul üyeleri, dosya kapsamında Deniz Seki'de herhangi bir uyuşturucu madde ele geçirilemediğini, Deniz Seki ile ilişkilendirilebilecek şekilde diğer sanıklarda da uyuşturucu maddenin ele geçmediğini, ele geçmeyen, bu nedenle bilimsel olarak incelenip niteliği belirlenemeyen bir maddenin uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirttiler ve muhalefet şerhlerinde 'Somut olay ve olgularla, bu bağlamda ele geçirilen uyuşturucu veya uyarıcı maddelerle açıkça örtüşmeyen telefon konuşmaları delil olarak mahkûmiyet hükmüne esas alınamaz' dediler."
Deniz Seki bu karardan aylar sonra geçen hafta yakalandı ve 6 yıllık cezasını çekmek üzere hapse girdi.
Olay üzerine, kardeşi Serkan Seki, konuştu. Bunu da, hafta sonundaki İhlas Ajansı'nın pek çok gazetede yer alan haberinden okuyalım, bi zahmet. "Serkan Seki 'Karar verdim, artık susmayacağım.
Çünkü vatandaş anlamıyor.
Anlayacakları şekilde açıklayacağım artık.
Türkiye'nin en büyük baronları firarda, Deniz Seki içerde. Aşağı yukarı aynı ithamlarla, neredeyse aynı davalarla yargılanan ünlüler dışarıda, ablam içeride. Ablamın şu an dışarıda gezen ünlülerden hiçbir farkı yok.
Hatta diğerlerinin fazlası bile var. Bazıları çete üyeliği ile itham ediliyor. Ablam, şüpheli olduğu zamanları bile tutuklu olarak geçirdi.
Çünkü günah keçisi ilan edildi. Bu konuda biraz hakkaniyet ve hassasiyet olmalı. Kız içeri girmiş, 8 senedir her türlü iftira hakarete maruz kalmış. Diğerlerine bakıyoruz, ödül törenlerinde boy gösterip ödüller alıyor.
Ülkenin büyük bir sorunu çözüldü tebrik ediyorum. Yetmez gerçi, taşlanarak öldürülmesi lazım."

***

Şimdi sondan başlayalım..
Serkan Seki haksız mı?.
Yargıtay kararında, Deniz Seki'nin satıcı değil, "Başkalarına veren" olduğu açıklanıyor.
Peki ama bu başkaları kim?.
Kararda yok.. "Evet. Deniz Seki bana kokain verdi" diyenler var mı?. Kim onlar?.
Nerdeler?.
Verdiği ne?. O da kararda yok.
Muhalefet şerhinde "Konuyla ilgili madde ne Deniz Seki'de, ne de verdiği başkalarında zerre olarak dahi bulunmamıştır. Bu nasıl delildir" deniyor. Nasıl delil olduğu kararda yazılı. Uyuşturucu satıcıları ile Seki'nin telefon görüşmelerinin tapeleri.. "Tape!.."
Bu sözcüğe dikkat edin.. Tapelere dayanan yüzlerce dava iptal edildi, son bir yılda..
Sahte tape hazırlamak, yasa dışı dinleme yapmak suçundan yüzlerce polis tutuklandı.
Meslekten atıldı. Soruşturma hala devam ediyor. En resmi ağızlar "Öyle yayılmışlar ki, hala temizleyemedik" diyorlar..
Deniz'i mahkum eden şey işte bu..
Tape.. Tapelerde açık konuşma da yok.
Polis bazı sözcüklere, bazı anlamlar yüklemiş.
Şimdi soruyorum..
Ortada Deniz'in temin edip başkalarına verdiği (Sattığı değil, parasız verdiği) madde yok.. Kararda açıkça yazıyor. "Yok" diye..
Peki, o olduğu kabul edilen malı alanlar kim?. Yani "Başkaları.."
Onlar da ortada yok. Ne kararda geçiyor adları, ne başka yerde?.
Peki bu Deniz neyi almış, kime vermiş, bunların tek kanıtı yokken, lafı edilmezken suç nasıl oluşur?.
Ortada mal yok.. Alan yok.. Ama veren var. Deniz.. Verdiği var. Kokain..
Deniz suçlu 6 yıl yatacak?.
Ceza Hukukunda şüphe sanık lehinedir.
Yargıtay Genel Kurulu'nun 22 üyesinden yarısına yakınının "Suç yok" demesi, yeterli şüphe değil mi, zaten?.
Pek çok davada yıldırım hızı ile "Yeniden yargılama" kararı veren Anayasa Mahkemesi, Deniz Seki'nin müracaatını aylardır bekletiyor..
Bu Cumhuriyet'in vatandaşları olarak, İlker Başbuğ (Özür dilerim paşam. Bu konuda başından beri yanınızdaydım zaten.), Aziz Yıldırım ve Deniz Seki'nin adalet önünde farkları var mı?.
İlker Paşa ve Aziz Bey, mahkumiyet kararları iptal edilip özgür olarak yeniden yargılanma hakkı kazanırken, Deniz Seki, niye hapiste bekliyor, Anayasa Mahkemesi'nin kendi dilekçesine vereceği cevabı?.
Deniz Seki davası, çok yakın bir gelecekte, bu ülkenin Hukuk Fakültelerinde ders olarak okutulacak çok önemli bir olaydır.
Kimse "Deniz Seki.. Şarkıcı.. Magazin" diye küçümsemeye, geçiştirmeye kalkışmasın..
Deniz Seki davası, senin, benim, onun, herkesin, Türk insanının davasıdır.
İnsanlığın, insan haklarının davasıdır.
Deniz Seki davası, bu ülkede adaletin varlığına artık inanmak, adalete güvenmek isteyenlerin davasıdır.
Deniz Seki davası, kanayan vicdanlara merhem davasıdır.
Anayasa Mahkemesi elini çabuk tutmalı ki, ben Adalet'in gözünün gerçekten bağlı olduğuna, önüne gelen herkese eşit davrandığına yeniden inanmaya başlayayım.
Deniz "Ben adaletin tecelli edeceğine inanıyorum" demiş.
Ben de inanıyorum.
Ama bize Mekteb-i Mülkiye'de öğretilen ilkeyi de unutmuyorum.
"Geç tecelli eden adalet, adalet değildir!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA