Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Mutlu yaşamın on anahtarı!..

15 sene evvel dosyama koyduğum bir yazı geçti elime..
Okuması hoş bir defa..
Okurken bir veya birkaç ders de alırsanız daha da güzel olur..
Her ülkenin binlerce atasözü var, özdeyişi var.
Bunlar birikimlerin hap halinde ifade edilmiş şekli. Ünlülerin, toplumları etkileyen kişilerin özdeyişleri var.
Çoğu zaman yazarlar anlatmak istedikleri konuya giriş yaparken "ufuk açma" niyetine onlardan alıntı yaparlar.
Philip E. Humbert adlı bir psikiyatri profesörü, "İnsanlara mutlu yaşamın anahtarını 10 kuralda toplayacak olsam, hangi deyişleri seçerdim" diye oturmuş, kapsamlı bir araştırma sonrası bir liste çıkartmış. İşte o on "Altın Anahtar!."

*

1. Kendini tanı. (Sokrat) Kendi içinde yolculuk yap. Günlük tut. Kalbin, gönlün, vicdanın ne diyor?
Neyi öne çıkartıyor? Dünyaya bilinçli bakmanın yolu başta bu iç yolculuktan geçiyor.
2. Olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol. (Mevlâna) Dürüst ol, adil ol, hakça düşün.
İçinden gelen sesin öne çıkardığı değerleri koru. Hayatta bir şeyleri korumak için ayakta kalmazsan her şey seni düşürür.
3. En yukarda aşk var. (Aziz Paul) Sesi müziğe dönüştüren aşktır. Aşk olmazsa, sevgi ilişkileri yoksa, ihtimam eksikse hayatın kuru bir daldan farkı kalmaz.
4. Dünyayı hayal gücü döndürür. (Albert Einstein) Yaptığımız her şey hayal kurarak başlar. Hayat -herkes için- hayalleri gerçekleştirmek ve yapabileceğinin en iyisi, olabileceğinin en güzeli peşinde gitmektir. Bobby Kennedy'nin sözü gibi: Diğerleri dünyaya bakıyor ve "Neden" diye soruyor. Ben bambaşka bir dünya düşünüyor ve "Neden olmasın" diye soruyorum.
5. Fazla güzellik göz çıkarmaz. (Mae West) Güzel hayat doya doya yaşanır.
Mutluluk paylaşılır, hayatı sevme hissi coşkuyla beraber gelir. Ruhun müziğinde "Haydi bastır, göster kendini" temposu vardır. Kibir değil, coşku!
6. Fırsatlar yakalandıkça çoğalır. (Sun Tzu) Başarı cesaret ister, başlangıçtaki cesaret sonradan inanca dönüşür.
İnanç insanlığa daha iyi hizmet arzusuna dönüştüğünde fırsatlar yelpazesi yukarı bir seviyede tekrar açılır.
7. Ya yap ya yapma. Denemek yok! (Yoda - Yıldız Savaşları) Hayat seri hareket, karar ve kararlılık gerektirir. Tereddütte kalanlar geride kalır. Hayatın üstüne gitmezseniz hayat sizin üstünüze gelir.
8. Mükemmellik, ekleyecek bir şey kalmadığında değil, alınacak bir şey kalmadığında oluşur. (Antoine de St. Exupery) Hayatınızı basitleştirin. Basite indirge, indirge, bir kere daha indirge... O zaman ne kalıyor, ona bak. İstekler listenizi kısa tutun. Kısa tutun ki fokus edebilesiniz. Güneş ışığına büyüteç tutmak gibi, odaklamazsanız hayatı yakamazsınız.
9. Kabiliyet yoksa sanatçı olmaz, ama çalışılmadıkça kabiliyet hiç bir işe yaramaz. (Emile Zola) Ancak akıllı, bilinçli ve odağı şaşmayan çabalar sonrası olası potansiyelin yapabilecekleri gerçekleşir. Elması yontmadıkça elinizde sadece bir taş parçası vardır.
10. Hayatı yaşamanın iki yolu var. Biri hiçbir şey mucize değilmiş gibi yaşamak... Diğeri her şey mucizeymiş gibi yaşamak. (Albert Einstein) Şükretmeyi unutmamak gerek!

***


Ben de faytonumu istiyorum...

Sevgili dostum, can kardeşim Hamdi Türkmen, her hafta hem de nasıl keyifle okuduğum sayfasında (İzmir/ Gözlem) bir yazı yazmış..
Başlığı "Faytonumu İstiyorum.." Gördünüz, sadece başlığına "Ben de" yi ekliyor ve altına imzamı atarak sizlere sunuyorum..
Ben de faytonumu istiyorum..
Hem Kordon'da.. Hem de Adalar'da, Hamdi!. Tunç Soyer ve Ekrem İmamoğlu Başkanlar okurlar mı, aldırırlar mı bilmem.. Onlar, şu ana dek, yaptıkları değil, yaptırmadıkları, yıktıkları ve yasakladıklarıyla göze çarptılar da..
İşte Hamdi'nin yazısı..

*

"Ah şu mektepler olmasa Maarifi ne güzel yönetirdim" der gibi, bizim koskoca İzmir Büyükşehir Belediye"miz, "Ah şu faytonlar olmasa Kordon-Alsancak ve Karşıyaka Yalısını ne güzel yönetirdik" dedi ve faytonları kaldırdı.
Sadece İzmir mi? İstanbul da öyle...
Kusura bakmayın dostlar, bu karar içimi cayır cayır yakıyor.
Yahu, o faytonlar İzmir'de ta Osmanlı'dan kalma bir güzelliktir.
Anlayamıyorum; Artık düşe düşe, 50 ata bakamayacak kadar da mı düştük?
Üstelik, fayton, 1. Kordon'un, Karşıyaka'nın simgesidir, sembolüdür.
İzmir, Kordon denince akla atların çektiği üstü açık faytonlar, "fayton sefası" gelir.
Hayret doğrusu; iki-üç kadın (sözde hayvan sever) belediyenin kapısına dayandı ve oldu-bittiyle faytonlar yok oldu gitti.
Onca aydın içinden birisi çıkıp da; "Biz n'apıyoruz yahu.
Kordon'un sembolü faytonları nasıl ortadan kaldırırız? Bu, tarihimize, geleneğimize bir ihanet sayılmaz mı?" demiyor ve buna daha çok üzülüyorum.
Biliyor musunuz; bu fayton konusunda, İzmir'in değerli, çok beğendiğim Belediye Başkanı Tunç Soyer'i bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.
Ya kardeşim, İzmir gibi yokuşu olmayan, uçsuz bucaksız, dünya güzeli "Kordon Boyu" olan bir şehirde, faytonlar ortadan kaldırılır mı?
Bu davranışın, Kuleli Askeri Lisesi'ni kapatıp, Arapların kalacağı turistik otel yapmaya kalkışmaktan ne farkı var?
Bu konuda kimse "Artık çok geç. Olan oldu" diyemez...
İzmir halkı usludur ama "koyun" değildir.
Gün gelir, tarihi miras faytonlarına sahip çıkar...

*

Siz çalıştırın "Fayton sahipleri atlara iyi bakmıyor, öldüresiye koşturuyormuş." Peki senin işin ne?
Her faytona günde şu kadar saatten fazla çalışmayacaksın, dersin.
Kontrol edersin...
Atların haralarını gözetler, besili, sağlıklı olmaları için gerekli tedbirleri alırsın...
Faytoncular: "Param yetmiyor, atlara bakamıyorum" diyorlarsa, Belediye Faytonları İşletmesi kurarsın, olur biter.
Aziz Kocaoğlu bunu yapmıştı.
Özel fayton atları ithal etti.
Sürücüleri sigortalı yaptı.
Atlara eziyet etmeden çalıştırma ve bakma konusunda bu memlekette hiç mi uzman yok?
Başta Tunç Soyer, Ekrem İmamoğlu, gibi, "fayton sorunu" olan tüm Belediye Başkanlarımıza derim ki: "Lütfen, size yakışanı yapın, at sevgisini yaşatacak olan "fayton" ve "Atlı Zabıta/ Polis Birlikleri" konusunu ivedilikle ve kesinlikle ele alın.
İnanın, çok faydalı, milletin teşekkür edeceği, güzel bir iş yapmış olursunuz...

***


Pazar Neşesi

Çok ağır bir kalp krizi geçiren bir adam, aylarca süren tedavi sonucu iyileşmiş.
Taburcu olmadan önce "Her şeyiniz mükemmel, 15 yaşındaki bir delikanlının kalbi nasılsa sizinki de öyle..
İsterseniz futbol bile oynayabilirsiniz" demiş doktoru.
Adam sevinçle evine gitmiş, "Karıcığım tamamen iyileştim.
Bu gece daha evvel hiç yapmadığımız bir vahşi gece yaşayalım, ne dersin" demiş.
Kadın bir an düşünmüş, "Yanlış anlama ama, böyle bir gece kalbini zorlayabilir. İçimin rahat etmesini istiyorsan doktorundan bir rapor getir" demiş.
Adam hemen doktoruna koşmuş, durumu anlatmış, "Tabii..Tabii" demiş doktor. Almış köşesi antetli kâğıdını eline..
"Ahmet Bey, benim kontrolümdeki hastamdır.
Kalbi son derece güçlüdür.
Çılgın, ihtiraslı, heyecanlı bir seks yapabilir" diye yazmış.
Çakmış altına imzayı....
"Tamam oldu işte" derken duraklamış..
"Haa!.. Bir de eşinizin adı neydi, söyleyin de yazıyı ona hitaben yazayım!." Adam "Boş verin doktor bey" demiş.. "Olayı kişiselleştirmeyelim.
'İlgilisine' diye yazın yeter.."

***


Latin Sözleri
Damnatio est iudicum, poena legis." "Mahkum etmek yargıcın, cezalandırmak yasanın görevidir!" Çicero

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA