Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Hiç güleceğim yoktu İmamoğlu!..

"Her şey çok güzel olacak" demiştin İmamoğlu Başkan!. Güzel olacak her şey içinde çok ama çok önemli bir vaadin de vardı..
"İstanbul sessiz olacak!."
Korna gürültüleri içinde adeta sağır olarak arabamdan inip, SABAH gazetesinin kapısına yürürken, büyük farkla seçildikten sonra, sadece benim gibi eski dostlarını değil, seçim vaadlerini de unuttuğunu hatırladım ve 25 Şubat sabahı sana bir hatırlatma yazısı yazdım. Cevap beklediğimden falan değil. Etrafını saran yeni dostların, o harika Beylikdüzü Belediye Başkanını yok etmişti çünkü.
Dedim ya hatırlatmaydı amacım..
Basın büron cevap vermekte başarılı..
Hiç boş geçmiyorlar. Topbaş döneminden iyi yanı o.. Onun basın bürosu cevap tenezzülünde dahi bulunmazdı. Seninkiler anında yanıtlıyor hiç değilse..
Ama cevaplarında içerik yok.. Ne diyebilirler ki, ortada "Sessiz İstanbul" değil, "Sessiz İmamoğlu" varken.
Şimdi lütfen oku bana yolladıkları yanıtı.
İçinde bir de fotoğraf olan yanıtı..

SABAH'ın önündeki korna gürültüsünü yazdım. Belediye de derhal önlem aldı. Bana da resmini gönderdi.. İşte bu!.. Biz Ercan'la kahkaha attık. Yazıyı okurken de siz kahkaha atacaksınız. Acı acı.. Ağlanacak halimize gülerek..

"Öncelikle, İstanbul'a ilişkin konulardaki hassasiyetinizden dolayı teşekkür
ederiz.
Karayolları Trafik Kanunu'nun 72. maddesine göre, kamunun rahat ve huzurunu bozacak şekilde ses, müzik, görüntü vb. cihazların kullanılması yasaktır, ihlali halinde para cezası uygulanmaktadır.
Yine aynı kanuna göre, trafik cezalarının kesilmesi konusu malumunuz, trafik polisleri yetkisindedir. Yani, İstanbul Büyükşehir Belediyesi birimlerinin trafik cezası kesme yetkisi bulunmamaktadır.
Ancak yazınız üzerine, İBB Trafik Müdürlüğü ekipleri, söz konusu kavşağa yönlendirilmiştir. Alanda incelemelerde bulunan İBB ekipleri, 'yetki dahilinde' önlem almıştır.
Yazınızda bahsi geçen kavşağa, "Sesli ikaz cihazlarının kullanılması yasaktır" levhası dün gece itibariyle uygulamıştır.
Levhaya ilişkin fotoğraf mail ekinde yer almaktadır.
Yeniden ilginize teşekkür eder, iyi çalışmalar dileriz." Bana yolladıkları resim de işte bu yazının içinde, İmamoğlu Başkan..
Bu sabah gazetenin önünde Ercan'la aşağı indik. Gazeteye girmedik. "Yürü aşağıya, kavşağa gidip bakacağız" dedim Ercan'a.. Yürüdük..
Trafik lambasına bir kaç adım kala Ercan'a "Yukarı bak" dedim.. Kafasını kaldırdı.
Baktı ve kahkahayı bastı.. Nasıl basmasın İmamoğlu, nasıl basmasın!.
Yerden nerdeyse dört metre yüksekte bir borazan resmi. Üzerinde bir çizgi var. Korna yasağı simgesi yani.. O yükseklikte onu hiçbir araba sürücüsünün görmesi mümkün değil. Direksiyonun üzerine yatarak eğilip yukarı bakması gerek. Bunu araba sürerken yapmayı dener misin Başkan?.
Peki nerde bu levha?.
Tam kavşağın ucunda.. Yani oraya gelen arabanın zaten korna ile işi çoktan bitmiş. Kornayı çalan ordaki değil ki?.
Arkasındakiler..
Trafik lambasının altına gelmiş adam niye korna çalsın ki?.
O kavşağa konacak levhadan fayda umuyorsan, kavşağın ucuna değil, yaklaşımına asacaksın. Yani SABAH gazetesinin önüne..
Yani başkanım yaptığın iş, sadece Ercan gibi herkesi güldüren "Zevahiri kurtarmak, iş yapmış görünmek amaçlı" olmamalı.. İşe yaramalı..
İnsanlar, Hatice'ye değil, "Netice" ye bakarlar bu ülkede yüz yıllardan beri..
Ama sabah sabah bizi güldürdün ya..
Allah da seni güldürsün İmamoğlu..
Bu şaka tarafı.. Ciddi lafım bitmedi..
Eğer ciddi bir Belediye Başkanı olsan, seçim vaadlerinin palavra değil, tutulacak sözler olduğunu düşünsen, "Sessiz İstanbul" için neler yapman gerektiğini de anlatacağım, merak etme..
Yarın!..

***


Skor ve sosyal medya yazarı bunlar!.

"Bunlar spor değil, skor yazarı" derim 25 seneden beri.. Tabelaya göre yorum yazarlar.
Herkese 2 yıldız verirler. Gol atana ve kurtarana yıldız eklenir. Oyundan alınandan yıldız düşürülür. Öylesi..
Ama günümüzde "Skor" yetmez oldu. Şimdi yazılar, yorumlar, başlıklarda bir şey daha rol oynamaya başladı..
Sosyal medya..
Mesele sosyal medyaya yaranmak, tıklanmak, like ve alkış almaya dönüştü.
Sosyal medya aslında herkese fikrini açıklama fırsatı ve şansı verdiği için harikaydı.
Ama artık trollerin, yani linççilerin eline düştüğü için iğrençleşti. Bu rezil ortamla zerre ilgim olmadığını biliyorsunuz. Kaç defa yazdım..
Adıma bir yığın hesap varmış, söylüyorlar.
Facebook, instagram, tweet, ve saire..
Hiçbiri benim değil. Hepsi sahte.. Hiçbirini takip etmem ve okumam..
Okumadığım için belki, bu kadar özgür yazıyorum..
İnsan ne kadar aldırmasa da, bilinçaltı etkilenebilir..
Posta'da gördüm salı günü.
Birinci sayfa haberi yapmışlar beni.
"Yaşa Varol Hıncal Uluç" diyormuş sosyal medya.. "Hıncal Uluç takımını bıraktı. Galatasaray 8 de 8 yaptı. 21 yıldır Kadıköy'de yenemediği Fener'i yendi. Yaşa Varol Üstad" diyorlarmış..
Genel Yayın Müdürü Sevgili Emre İskeçeli aramıştı bir gün evvel..
"Ağbi, sosyal medyada TT oldun" dedi.
Trend Topic, yani zirve olmuşum..
"Yazsak kızar mısın" dedi. Güldüm.. "Bana bu soruyu sormasına kızarım oysa.. Ben sansürcü olacağım öyle mi?.
Emre anlattı..
İki gurupmuş, Fatih Terim ve Galatasaray'ın 8'de 8 zaferi(!)ni bana bağlayanlar..
Bir.. Ben totem yapmışım.. Bizim inançlarımızda olan "Uğur" lafı unutulmuş, "Put" demek olan totem girmiş spor dilimize.. Ben de "Galatasaraylı değilim" diye totem yapmış ve tutturmuşum..
İki.. Uğursuz olan asıl benmişim. Ben Galatasaray'ı bırakınca, 8'de 8 yapmış, Fener'i bile yenmişiz. Bu ikincisi Fatih Terim için de söylenmişti. Galatasaray Fatih'in forma giydiği 14 senede şampiyon olamamıştı ya..
Şimdi, Fatih Terim'e ve onun Galatasaray'a oynattığı muhteşem futbola övgüler düzenlere bir sorum var..
Kadıköy'deki Fener dahil, bugüne dek oynanan 8 maç içinde, Galatasaray'ı yenebilecek tek takım var mıydı?. Adını söyler misiniz?.
"Şu" diyebilir misiniz?.
Bir fikstür şansı arka arkaya kolay rakipler..
Ki ligin başında ayni rakipler önünde tel tel dökülürken Galatasaray, oynanan rezil futbolu ve Fatih Terim'in Türk düşmanı inadını eleştiren, hem de acımasız eleştiren tek kişi bendim..
O zaman söyler misiniz, ayni Hoca ile nasıl bu kadar döküldü, yedinciliğe kadar düştü, ilk yarıda Galatasaray ha?.
Hayır!.
Ben artık Galatasaraylı değilim..
Galatasaray'ı, Galatasaray için değil, kendi inadını tatmin için kullanan Fatih Terim ve Ada'yı, dünyada tek olan Galatasaray'ın Ada'sını kendi küçük ve kişisel hesaplar uğruna satan Mustafa Cengiz orada kaldıkları sürece de Galatasaraylı olmayacağımı ilan ettim ben..
O Fatih Terim inadı, "Yabancılar Lejyonu"nu sahaya sürmek uğruna Türkiye'nin ve milli takımın göz bebeği futbolcuları ezmeye, horlamaya, hatta alenen alay ve yok etmeye devam ettikçe de, Galatasaray'ın kazanması hiç içimden gelmeyecek.
Bu "Skor ve sosyal medya" yazarları ve de içlerinden kıs kıs gülen Fenerbahçeli spor sayfaları istedikleri kadar övgüler döşensinler..
Kimin haklı olduğunu zaman gösterecek..
Ya da Fatih Terim, bu kafayı değiştirecek ve "Galatasaray'ı en büyük zaferlere ulaştıran Fatih Terim"e dönecek, tekrar!.

***


Kim suçlu?.

Okul bahçesinde oynarken, o okulun servisi tarafından ezilerek öldürülmüş 8 yaşındaki dünya şirini Eylül. Hürriyet'te resmi de vardı, şakağına bir papatya takılı.. Bakarken kahroldum.
Ben bu kadar üzülürsem düşünün, anne ve babayı..
Dava açıldı. Kamu davası tabii.
Karar verildi.
5 sene hapis ve Usul ve İnfaz yasalarına göre tahliye!.
Sakın ola, yargıcı suçlu bulmayın.
Yargıç yasada yazılı cezayı en üst düzeyden verdi ve hiçbir indirim uygulamadı.
Yapacağı başka şey yok. Çünkü anayasamızın amir hükmü..
"Kanunsuz suç ve ceza olmaz." Kanunda yazılı suç neyse, karşısında yazan ceza neyse o!.
Peki ben niye 40 senedir "Adam öldürecekseniz, trafikte ezin. Bir gün bile yatmadan kurtulursunuz" diyorum.
Çünkü ceza işte bu kadar kanunlarımızda..
Trafik suçlarının cezası hep göstermelik. Bu yüzden kimsenin yasaları ve kuralları iplediği yok..
Oysa Ceza Hukuku özü der ki..
"Cezanın amacı bedel ödetmek değil, suçu önlemektir." O zaman cezanın ağır olması lazım.
Orada servis sürücüsü suçlu. Orada, servis hostesi suçlu.. Orada, okul müdürü sorumlu.. Bunların hepsi yasal suç ve sorumluluk..
Ama ceza yok nerdeyse..
O zaman daha ne Eylül'ler ölür, daha ne sürücüler, ölüm kusan minibüslerini sürmeye devam ederler.

***


Bir okur mektubu üzerine!..

Alkentli bir kadın komşumuz bir mektup yazmış ve gazete adresime yollamış..
Buyrun.. Sadece bizim Alkent değil, artık hemen her sitede görünen ortak sorunlar da var..

*

32 yıldır bu sitede oturuyorum. Sizin gibi çiçekleri, ağaçları, doğayı seven bir kişiyim.
Şimdiye kadar böyle bir yönetim sitemize gelmedi. Bu güzel sitemizde ne yeşillik, ne çiçek ne de başka bir şey kalmadı.
Çalışan personelin yarısını işten çıkarttılar.
Neymiş aidatları arttırmayacaklarmış.
Tamamını çıkarsınlar, o zaman hiç aidat ödememiş oluruz.
Yemek firmasını, güvenlik firmasını ve asansör firmasını çıkarmışlar ve hep kendi adamlarını getirmişler. Sitemizi ticarethaneye çevirmişler.
İcra kurulu üyeleri, sabah saat 8.00 de site müdürlüğüne geliyor, sabah kahvaltılarını orada yapıyorlar.
Bir de bu site müdürlüğüne ilave kaçak bir ofis yaptılar, orayı da özel ofis olarak kullanıyorlar. Bu yönetimin şerrinden kimse aday olmuyor. Yine de bunlar seçim için kapı kapı dolaşıp vekalet topluyorlar.
Yazık sitemize!
Şimdiki site başkanımızın sitemizde evi yok. Bir hanım arkadaşının evinde kalıyor.
Ayrıca Alkent Cafe'de kendisini 8 yıldır sigortalı garson göstermiş, oradan emekli olmak istiyor.
Değerli komşum, Kahve garsonu evsizi başkan yapan sitemiz sizden yardım bekliyor."

*

Valla benim artık umurumda değil.. Bu sitede 652 aile yaşıyorsa ve bunlar "Aidat eksik olsun da ne olursa olsun" diye oy veriyorsa, benim artık yardımım, mardımım olamaz.
Herkes layık olduğu yönetimi bulur, hanımefendi. Ben bu siteye kiracı olmak için aylarca bekledim.
Ev sahibi olmak için de sıraya girdim.. Şimdi karşımdaki dairede bir yıldır "Satılık" yazıyor.
Fiyatı da yarı yarıya düştü hâlâ alıcı bulamadı.
Çünkü Alkent'i Alkent yapan değerleri, üç kuruş aidat uğruna yok edecekleri oy verip iş başına getirdik..
Benim yaşım 80. Gittiği kadar evimde gider. Ötesi de umurumda değil!.

***


SEVDİĞİM LAFLAR
Hayatta ahlaka dair ne biliyorsam bunu futbola borçluyum. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi. Camus

TEBESSÜM
Bizim Karadeniz fıkraları gibi, Amerikalıların da "Sarışın" şakaları ünlü ve yaygındır. İşte sonuncusu..
- Erkekler niçin sarışınları tercih ederler?. - Entelektüel arkadaşlığı severler de ondan..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA