"Başlıktaki sözler tırnak içinde..
Çünkü bana ait değil.. Sahibi Mustafa Denizli..
Maraton programını Yaşar Kemal'le açtı, Şansal Büyüka.. Sonra Mustafa Hocama döndü ve bu büyük kayıp için ne düşündüğünü sordu..
'Yaşar Kemal, yaşar' dedi Hocam..
Ölümünün ardından, ülkemde hemen herkes bir şeyler söylemişti. Okumuştum, dinlemiştim.
İzlemiştim.
Ama her şeyi 3 kelimeyle bu kadar güzel anlatan olmamıştı.
Yaşar Kemal, yaşar gerçekten.. Çünkü o daha yaşarken ölümsüzlüğe ulaşanlardan..
Sadece vatanı Türkiye'de değil, dünyada ölümsüzlerden o..
Shakespeare öldü mü?.
Mustafa Hocam 'Yaşar Kemal, yaşar!.. Bizler gideriz ama, o yaşar' dedi.. 'Bizler de acımızla yaşarız'."
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
3 Mart 2015 Salı günü köşemi kaplayan yazıya böyle girmişim..
***
*
Çözemedik Sevgili Yaşar.. Ama rahat uyu.. Çözeceğiz.. Mutlak çözeceğiz.. Neler çözmedik ki biz!.
***
SKOR YAZARLARI!..
Sabah Spor elimde kalakaldı dün sabah.. Salı günleri genelde, bu gazetenin ünlü ve saygın köşe yazarları haftayı değerlendirir ya..
Ömer Üründül, Bülent Timurlenk ve Ahmet Çakar gibi üç dev imza, "Haftanın Takımı" ve "Haftanın Teknik Direktörü"nde birleşmiş:
"Fenerbahçe ve Erol Bulut!."
Fener hangi futbolu oynadı, Bulut hangi futbolu oynattı beyler?.
Maçı Fener'e Abdullah Avcı ve orta hakem Yaşar Kemal Uğurlu ve VAR hakemi Cüneyt Çakır hediye etmediler mi?. Siz de açık seçik olmasa da, öyle yazmadınız mı, bir gün önce..
O dev imzalarınıza nasıl kıydınız, nasıl sizler de skor yazarı oluverdiniz, iki hakem ortaklaşa bir son saniye penaltısını vermeyince?.
***
BELHANDA!..
Belhanda'nın meneceri her kimse işini iyi biliyor..
Ne yapıyor ediyor, artık maç yazıları ve eleştirilerinde bile yerin dibine sokulan, Fatih Terim'in bile ilk 11'den kestiği o yüz karası ruhsuz, o takımını 10 kişi oynatsa iyi, rakibi 12 kişi oynatan Belhanda'yı spor sayfalarında tutmayı başarıyor. Adının önüne "Yıldız" yazdırarak üstelik!.
Menecerlik işinde bir "Bal tutan parmağını yalar" hikâyesi olduğunu dünya biliyor. FIFA ve UEFA bile işin peşine düştüler..
Şimdi bizde Belhanda habersiz gün yok nerdeyse..
Efendim Belhanda kalacakmış.. İş pazarlığa kalmış..
Yönetim 1.5 milyon Euro önermiş. Belhanda 2.5 istemiş. Tezgâha bakar mısınız?.
Belhanda takla atacağı 1.5'a "Evet" diyecek ve çok sevgili Galatasaray'ı uğruna ne büyük fedakârlık yaptığını kanıtlayıp sempati toplayacak bir de..
Bakın açık söylüyorum..
Ya Galatasaray Başkanı ve yakın dostum Mustafa Cengiz beni uyutuyor ya da spor sayfamız, o işbilir menecer her kimse ona alet oluyor.
Mustafa Başkan bana hem de birkaç defa "Belhanda gidecek" dedi. Kayıtsız ve şartsız.
Menecerden sızma haberler ise tam tersini iddia ediyor.
Ya biri kesin yalan söylüyor..
Ya da Belhanda balını tutan parmakların sayısı çok fazla..
Daha ne diyim?.
***
REKLAM UĞRUNA..
Bana sorarsanız ikisi de hayatından memnun.. Adları sanları anılmaz olmuşken, magazin manşetlerinin, eklerin ve köşe yazarlarının, onların uzattıkça uzattığı polemiklerden beslenmelerinden hem de nasıl mutlular kimbilir..
Aralarında konuşup "Az daha sürdürelim" demişlerse eğer şaşırmam..
Birisi kız kardeşim kadar yakındı bana.. Ankara'ya geldiğinde evimde kalırdı. Öbürüyle senelerce ayni evi paylaştık, evlenip gidene kadar İstanbul'da..
İkisi de zirvedeydiler o zaman.. Birisi besteci, öteki yorumcu olarak.
Kadın ayni zamanda kişilik anıtıydı. Pek çoğu yakın dostum olan estetik cerrahlar, "Şu arkadaşını ikna et.. Burnundaki çıkıntıyı düzeltelim. Göğsüne de biraz takviye yapalım.. Bedava" dediler.. Yapsalar müthiş reklamları olacaktı tabii. Ondan bedava..
Söyledim.. "Hıncal" dedi.. "Bu burun benim karakteristiğim.. İnsanlar beni bu yüzle tanıdı, sevdi. Bıçak sürdürmem. Göğüslerim de bana yeter. Sahneye çıkarken alttan destekli bir sutyen giyiyorum, yetiyor bana.."
O yüzün bugünkü kim bilir kaç neşter ve bin botokstan sonra aldığı ruhsuz ve ifadesiz şekle ve o devasa doldurulmuş göğüslere bakabiliyor musunuz, doğru söyleyin..
Karakteri de değişti. Uzun hikâye, değmez.. Öyle değmez ki, adı bu sütunda geçmez.
Yakın arkadaşım besteci ise, bir hafta falan önce beni aradı. "Bir belgesel yapmış. İzledin mi" dedi. "Ben o kadınla ilgili hiçbir şeyi izlemem" dedim. "Ben izledim" dedi. "Sonunda bana sataşıyor. Yalan söylüyor üstelik.."
"Bilinçli yapıyor" dedim. "Bir albüm yaptı, bir de bu belgesel.. Kimsenin umurunda değil. Reklam olsun diye sana saldırdı. Sakın bu tuzağa düşme" dedim.
"Çok haklısın" dedi. Kapattık. İki gün sonra baktım bizim manşetlerde.. Cevap vermiş.. Sonra bir daha.. Bir daha.. Bir o.. Bir öteki.. Hâlâ karşılıklı atışıyorlar..
İkisi de hayatlarından memnunlar, yani..
"Aman benden uzak dursunlar" diyeceğim ama, bu yazıda adları bile geçmediği halde şimdi ortaklaşa bana saldırırlarsa şaşmam..
Eee!. Reklam devam etmeli..
İyisi, kötüsü olmaz!.
Ama benden cevap alamazlar.. Değmezler çünkü..
***
TEBESSÜM
Bir banka soymaya teşebbüs ederseniz, en azından on sene, kira, yiyecek içecek, su, elektrik, doğalgaz faturalarıyla sorun yaşamazsınız. Soygunda başarılı olmanız ya da olmamanız fark etmez!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Büyüdüm artık.. Anladım ki, masallardaki kadar masum değilmiş hiç kimse.. Sevmek acıtıyor, gitmek alışkanlık olmuş, ilişkilerde.." Sunay Akın