Fenerbahçe öyle bir ilk beş dakika oynadı ki, sanki Chelsea gibi bir takımla Avrupa'da deplasmanda karşılaşıyor gibiydi. İki pas dahi yapamadan yoğun bir baskı altına girdiler. Bu baskı, Deniz'in hediye ettiği penaltıyla noktalandı. Ardından Fenerbahçe yüklendi. Ama pozisyon bulması mümkün değildi. Çünkü ileride sırtı dönük oynamasını bilen bir forvet yoktu. Sağ kulvar çalışmıyordu. Rize de, Tuncay ve Uğur'un kulvarına gerekli tedbirleri almıştı. Fenerbahçe'nin risk alarak yaptığı pozisyonsuz baskı bir kontratakta farkın ikiye çıkmasına neden oldu.
Zico, ancak takım çok zor duruma düştüğünde hatırladığı Semih'e can simidi olarak sarıldı. Semih girdikten sonra Fenerbahçe'nin baskısı daha tehlikeli olmaya başladı. Ama gol bir türlü gelmedi. İkinci yarı da aynı görüntüde başladı. Rize skor avantajının moraliyle takım halinde direniyor; Deivid ve Alex ile iki kişi eksik oynayan Fenerbahçe ikiüç kişinin gayretiyle pozisyon arıyordu. Zico'nun aklına Mehmet Yozgatlı'yı sokmak çok geç geldi. Mehmet girdikten sonra sağdan ilk kez etkili kanat ortası gelince Semih de farkı bire indirdi.
SELÇUK DERELİ İYİ MAÇ YÖNETTİ
Ama Fenerbahçe bir puanı dahi kurtaramadı. Bugünkü durumlarıyla Alex-Deivid veya Alex-Kezman ile Fenerbahçe iki kişi eksik oynuyor . Görevler paylaşılamadığı için takımın yükünü çeken orta sahada da belirgin bir düşüş başladı. Bu da çok normal. Geçen haftaki maç şansa ve rakibin beceriksizliği sayesinde kazanılmıştı. Zico'nun düzeltmeye yanaşmadığı büyük yanlışlarıyla bu tip neticelerin gelmesi benim için hiç sürpriz olmadı. Rıza Çalımbay ve talebelerini kutlamak gerekir. İyi motivasyonu çok disiplinli bir mücadeleyle birleştirip çok önemli bir üç puan aldılar. Bazı eleştirileri başarılı sonuçlardan sonra yapmak gerekir. Rıza Çalımbay, 60'lı dakikalarda Zafer'i çıkarsaydı maçın sonunu daha rahat ve garantili getirirdi. Selçuk Dereli bir-iki yorum hatası dışında iyi maç yönetti. İtirazlara neden olan penaltı kararı da doğruydu.