Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Rıza Zarrab ve 17 Aralık Dosyası

Cuma akşam saatlerinde gelen habere göre 17 Aralık günü başlatılan soruşturmada takipsizlik kararı vermişti İstanbul Cumhuriyet Savcılığı. Soruşturma dosyasının sorumlusu Ekrem Aydıner toplam 53 şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti. O vakitten sonra zulüm başladı hem sosyal medyada hem de posta kutumda. Sanki dersiniz dosyayı kapatan ya da dosyada adı geçenlerden biri benim. Rıza Zarrab'ın kendisiyim. Ya da adı geçen bakan çocuklarından biriyim. Yığınla hakaret, küfür, aşağılama! "Hadi eline sağlık!
Büyük iş başardın!
Paralel çete, devlet deyip bütün hırsızları aklayıp pakladın!"
Allah şahit! O var ve biliyor... Ben bugüne kadar verdiğim mücadelede tek bir şeyi hedefledim. O da memleketin dört bir yanını sarıp sarmalayan, devletin en kilit noktalarına sızıp, ellerine geçirdikleri güç ve imkanla uyarlarına gelmeyeni şantaj ve tehditle sindirmeye, diz çöktürtmeye çalışan hainleri açığa çıkarıp yok etmekti. Başarılı oldum ya da olamadım. Takdir önce Allah'ındır, sonra da kamuoyunun. Ancak ben bunu hedeflerken aynı zamanda devlette aldığı pozisyonu kullanarak yetim hakkını iç edenlere kol kanat germe niyetinde de olmadım. Daha o gün.
Yani 17 Aralık soruşturmasının başladığı gün...
CNN Türk ekranlarında, Cüneyt Özdemir'in programında başlatılan soruşturmanın asıl hedefinin yolsuzlukları, usulsüzlükleri veya rüşveti falan ortaya çıkarmak değil, bu türlü bir görüntüyle kamuoyunda algı yaratıp hükümeti darbe yoluyla alaşağı etmek olduğunu söyledim.
Ancak bu söylediğimden hırsızları ya da yolsuzluk yapanları koruma niyetinde falan olduğum manası çıkmasın diye de şunu ekledim sözlerime; "Kim ki oturduğu koltuğun gücüyle rüşvet yemiş, haksız kazanç elde etmiş... Allah onun da belasını versin!
Süründürsün, fitil fitil burnundan getirsin!
Çünkü kim ki yemiş, içmiş, çalmış...
Benim hakkımı da, benim oğlumun geleceğini de gasp etmiş demektir..."
Bir kere herkes şunu bilmeli ki ben hala aynı noktadayım. Yani o gün ne dediysem oradayım. Evet. 17 Aralık soruşturması darbe yapmak için paralelcilerin kurguladıkları bir senaryoydu. Yıllar öncesinden şantaj yapmak amacıyla takibe alıp biriktirdikleri dosyaların bir tezahürüydü. Ancak bu senaryonun yazımı için kullanılan bazı materyaller doğruydu ve ne yazık ki bu materyaller Türkiye'nin bir türlü silip atamadığı ve yapanın dilinden 'hediye' ama gerçekte 'rüşvet' olarak anılan bir çirkinliğin karşılığıydı. Rıza Zarrab denen vatandaş kimdir tanımam.
(Bazıları şahsımı itibarsızlaştırmak için çok iyi tanıdığımı filan yazıp çizdi ama hayatımda bir kez dahi görmediğim bir insandır!) Gerçek şu ki Türkiye Devleti'nin kasasına oluk oluk para aktarmış bu arkadaş. Bazılarına göre madalyalık da bir iş yapmış. Yaptığı işte yasal olmayan hiçbir durum yok ama bu arkadaş bu işi yaparken de önü kapanmasın, kimse set çekmesin diye oraya buraya boncuk dağıtmış. Memleket günlerce bu boncukların kimlere dağıtıldığının peşine düştü. Bazıları ispat edildi. Bazılarının da yalan olduğu ortaya çıktı. Neyse ne ama sonuçta bir boncuklama durumu olmuş.
Zaten dosyaya takipsizlik kararı veren savcı Aydıner'in kararında da bu durumun altı kalın harflerle çizilmiş. Şahsen ben isterdim ki bu dosya kapatılmasın ve yargılansın. Gerçekten ne olmuş, olmamış herkes görsün! Savcı Ekrem Aydıner hangi hukuki gerekçelerle verdi bu kararı bilmiyorum ama yanlış bir karar ve bu karar Paralel Çete'yle mücadelemize zarar vermiştir.
Kimse kusura bakmasın ama biz, hiçbirimiz Rıza Zarrab ve avanesinin arkasını toplamak için çıkmadık bu yola!
Not: Dosyanın takipsizlik alması demek dosyada adı geçen bakanlarla ilgili yürümekte olan Meclis soruşturmasının da rafa kalkacağ anlamına gelmiyor. Bu bir yalan! Bu soruşturma devam ediyor ve etmelidir de!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA